Bir insan, bir insanı neden öldürür ve bu sebepler onları haklı çıkartabilir mi? Bu konu hakkındaki görüşlerimi paylaşmak istiyorum bu yazıda.
Hayatın çoğu evresinde şu lafları duymanız mümkündür. “Ya ezen olacaksın ya ezilen. Ya döveceksin ya dövüleceksin. Ya güçlü olacaksın ya zayıf…” Bu cümleleri böyle çeşitlendirmek mümkündür ve anlamları tıpkı siyah ve beyazın iki ayrı kutbu gibi birbirini tamamlar ya da tamamlaması gerekir.
Bunu cinsiyetlere ayıracak olursak erkek güçlü olmak zorundaymış gibi hayata atılırken, kızlarımız daha çok sığınması gereken bir liman araması gerekiyormuş gibi büyütülür. Bunu yine her ailenin aynı olmadığını yine belirterek söylemek istiyorum ki bu cinsiyetçilik okul sıralarında da yaşanır, iş hayatında da…
Herkesin rolü çoktan hazırmış da ezberlemeleri için zamanları kısıtlıymış gibi sürekli hatırlatılır kulaklarına bu saçma etiketleri… Bu bazen birkaç evrak belki de kitap taşırken sen taşıyamazsın diyerek elinden alınan bir kıza karşı da olabilir. Futbolla veya oyunlarla ilgilenmeyen bir erkeğe sen nasıl erkeksin denilerek de yapılabilir. Fazla cinsiyetçiliğe atıfta bulunduğumu düşünerek bunu, zorbalığı açıklama ve toplumsal etiketlemenin de her türlüsünün baskıdan ve özgürlüğe engel teşkil ettiğini belirterek göstermek istedim size başta.
Şimdi bir insanı cinayete hangi sebepler itebilir, düşünelim. Dünya olarak aşağılamayı ve ötekileştirmeyi sevdiğimizden, ötekileştirilen insanların da sonradan yaptığı kötü şeyler için bunun böyle şeyler yapacağı bariz belliydi, deriz.
Başta yalnızlaştırdığımız insanların suç işlemesi ile normal hayatta hayranlık ve belki de kıskançlık duyduğumuz insanların suç işlemesi, ne kadar farklı olmalıdır gözümüzde?
İkisinin de suç işlediğini ele alırsak adalet sistemimizde nasıl algılarız bu iki durumu?
Bu insanlar için de aynı yorumda bulunabilir miyiz? Yoksa biri için zaten sonu belliydi diğeri içinse çok sinirlendirdiyse demek dayanamamıştır. Öbür türlü neden yapsın, boş durana kim ne yapar mı deriz?
Katilleri ve davaları özel hayatımda oldukça araştıran biri olarak çok tipte cinayet sebebi ve hayat hikâyesi gördüm.
Bazılarına masumları hedef almak bir güç gösterisi olurken, bazıları acılı hayat hikâyesinin ardına saklanarak aşağılanmış benliğine ait bir zevk olarak bu suçları işlemeyi tercih eder. Böyle iki örnek verdiğime bakmayın. Çok fazla nedenle bu cinayetleri işleyen insanlar mevcut. Bazen anlık gelişen bir seferlik zafer, bazen planlanmış kana susamış bir cinayet, bazen de bir kerelik yanlışlığın bir sonucu olarak son bulabiliyorlar.
Peki, bu insanların geçmişinde ebeveynleri tarafından istismar görmesi, terk edilmesi, taciz edilmesi gibi etmenler kişiyi katil olduğu gerçeğini ne kadar masumlaştırır?
Buna cevabım suça ne olursa olsun suç olarak bakan biri olarak masumlaştırmaz olacaktır. Kimse böyle bir hayatı, böyle bir aileyle yaşamak istemez. Kendini, kendin yetiştirmek zorunda kalmak ki öylesine bir evde yaşamak ya da sokaklarda yaşamak arasında gidip gelecek kadar arada kalmanın zorluğunu ben anlayamam. Yaşamayanın yargılamaması gerekir ve buna hakkım olduğunu da düşünmüyorum ancak doğduğun aileyi seçemesen de ne olduğunu insan kendi seçer.
Katilin bu şartlarda olmasaydı ihtimaliyle masumlaştırdığınız zaman, kurbanın siz olabilme ihtimalini de düşündürmeye iterseniz kendinizi, belki o zaman olmayan ihtimallerin sonucunu merhametle ilişkilendirmemeniz gerektiğini fark edersiniz.
Şimdi son olarak da cinayetlerin ya sen öleceksin ya ben olan kısmına bakalım. Kişinin sürekli istismar ve şiddet gördüğü ortamda direnmesi zordur. Buna karşılık toplumumuzun evliliklerine istinaden örnek vermek gerekirse şiddet gören birçok eş adaletten de cevap bulamamakla birlikte ya buna alışmak zorunda bırakılıyor ya da dayanamadığı bir günde içlerinden biri katil olmak zorunda kalıyor. Buna sadece eş olarak değil, birçok çocuk da hem anne hem babası tarafından bu duruma maruz bırakılabiliyor.
Bu duruma yorumum da sadece suçun maalesef adalet sistemimizde olduğu olacaktır. Çözüm bulamayan birçok insan yanlışlıkla bir gün ya ben ya o ölecek şeklinde hayatını idame ettirmek zorunda kalıyorsa bunun sorumlusu da en az suçlu kadar yönetimdir.
Tüm bu uzun uzun ve daha da uzayıp sürebilecek bu konuyu yazmamın sebebine gelecek olursam: Bir suç, bahanelerle masumlaştırılamaz. Bir kıza tecavüz ettiklerinde neden oradaymış, neden etek giymiş denilerek asıl suçluyu eleştirmekten kaçınamayız. Saygın bir iş adamı veya sokakta yaşayan bir adamın katilliğinin derecesini, masumluğunu tartışamayız. Elbet suçlular yerinde değilse bu adaletimizin ve bunu göz ardı eden devletin sorunudur ama adaleti kendimiz ararken biz de canavarlaşmayalım lütfen. Yoksa onlardan hiçbir farkımız kalmayacak. Onlar dediğim adaleti görmezden gelip, gücünü kötü kullananlaradır.
Dilimiz olduğu sürece vicdanımızla konuşalım. Hiçbir masum acı çekmesin dileğiyle ve buraya kadar okuduysan teşekkür ederek bu uzun yazımı artık sonlandırıyorum.