Çoğu oyuncu hayatın satranç gibi olduğunu iddia eder, bence bu iddiada yanılmazlar. Satrancın hayata en çok benzeyen yönü ise oyun bitmediği sürece ne kadar kötü durumda da olsan kaybetmiş sayılmazsın çünkü her zaman bir ihtimal vardır. Satranç insana savaşmayı öğretir, sabırlı olmayı öğretir ve analitik düşünmeyi öğretir. Bu sebeple bir çok büyük hükümdar bu oyundan haz almıştır. Bu hazzı besleyen şey satrancın sürekli ama sürekli seni bir mücadelenin içinde tutmasıdır. Hayatın bize sunduğu gibi satrançta başlangıçta bize materyaller verir. Vezir, fil, at, kale ve piyonlar. Bu materyalleri doğru kullanmak insanın elindedir. İlk hamleden sonra sonsuz denilebilecek kadar olasılıkların arasında süzülürsünüz. Beyniniz ter dökmeye başlar, bazen konumunuzu hiç beğenmezsiniz. İşte konumu ne kadar kötü olursa olsun pes etmeyenler, kazanmanın yolunu arayanlar oyunu kazananlardır. bazen de konumunuzu çok iyi bulursunuz, rehavete kapılıp kazanacağım dersiniz. İşte konumu ne kadar iyi olursa olsun rehavete kapılmayanlar, gevşemeyenler oyunu kazananlardır. Çünkü hiç bir savaş rahatlığa ve gevşekliğe tahammül edemez.
Cesurların Oyunu Satranç!
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
0 Yorum