Çay deyip geçmeyin a dostlar. Zamanında ne olayların üstüne güzelce içilmiş, ne gazetelere manşet olmuş bir bilseniz… Çayın birçok faydasının yanında felaketlere de iyi geldiğini biliyor muydunuz? Ne radyasyonlar ne yangınlar çay kaşığının ucundan geçmiş de umursamamış insanlar. Çay yangını söndürüyor, radyasyonu engelliyor, seli önlüyor çünkü.
Zaman zaman adını hatırlatmak gerekiyor tabii çayın. Mesela 1986 Çernobil faciasında adından çok çok bahsedilmişti. Karadeniz’de radyasyon çaylarının satışı bir hayli artarak ülkeye dağıtılımı dönemin bakanlarının güzel güzel esprilerle içmesiyle gazetelerde manşet olarak başlamıştı.
Yine o dönem reklamlara ne çok konuk olmuştu ünlülerin elinde poz vererek çay. Hakkını da verelim şimdi anca güzellerin eline layıktı, vazgeçilmeyecek güzellikteydi çünkü.
Aradan geçen zamanda pek bir fark yok sanırım. Yıllar geçmesine rağmen çayın ünlülüğünü koruması ve unutulmaması da bir hayli şaşırtıcı doğrusu.
Nede olsa felaket giderici ve hararet alıcı değil mi? İnsanların manzarası böyle ateşli olurken çay keyfi yapmamak elde değil doğrusu. Halbuki yanına petibör bisküviyi de unutmasak, bandırarak yenilse, tadından geçilmez ya hu!
Şimdi yeme içme edebiyatını bizden çok düşünenler varken burda çok laf yapmak bize düşmez. O yüzden…
Uzun lafın kısası biz çayın meşhurluğunu koruyalım, sırtımızı yaslayıp alalım çayımızı elimize, seyredelim çaycı Hüseyin’in “Çaylarrr…” deyişini.