Herkese merhabalar, nasılsınız? Umuyorum iyisinizdir. Bugün halkın nabzını tutmak için yapılan röportajları izlerken abilerin ve ablaların sıkça kullandığı “Çalışana iş var yiğenim, iş beğenmiyorsunuz ki.” cümlesi dikkatimi çektiği ve beni oldukça rahatsız ettiği için bu cümleyi kendimce yorumlamak istedim. Bugün size insanların ‘mevcut ve iyi işler hangileridir, hangi iş olmalıdır ve nasıl bir iş olmalıdır?’ soruları ve sorunlarından bahsedeceğim. Normalde buna Nejat İşler diyerek kötü bir espri yapardım fakat şu sıralar iş konusu dalgaya aldığım bir mevzu değil. Lafı fazla uzatmadan buyurunuz.
İş nedir? Mesleğini eline almış her bireyin çalışarak hayatını ve kendini geçindirdiği bir sistemdir bana göre. Çalışan nedir? Hayatını geçindirmek için iş denen sistemde hareket eden kişidir. İşsiz nedir? Evet nedir işsiz? Kriterlerine uymadığı için iş bulamayan kişi mi? Yoksa imkanları sebebiyle direkt iş bulamayan kişi mi ya da iş beğenmeyen kişi mi? Evet sizce hangisi? Başta da dediğim gibi bazı kişilere göre işsiz, iş beğenmeyen kişi anlamına geliyor ne yazık ki. İş beğenmemek ne kadar kötü bir yargılama. Bunu söyleyen kişilere -her ne kadar bu yazıya denk gelme ihtimalleri oldukça düşük olsada- ben de şunu sormak istiyorum önden, sizler önünüze gelen her işi sualsizce yapmış mıydınız? Yoksa yaptığınız iş karşılığı alacağınız ücret miktarının azlığını veya çokluğunu, size veya yetilerinize uygun olup olmadığını düşünüp tartarak mı o işi seçmiştiniz? Sualsizce kabul ettim diyen kimse yoktur diye düşünüyorum. İş beğenmiyorsunuz diyenler bile bunları düşünüp tartmıştır.
Bizler bir iş sahibi olmak için, işsiz kalmamak için okuyoruz, bir kaç senenin ardından diplomamızı aldıktan sonra hayata atılıp, ilk evvel mezun olduğumuz bölümün dahilindeki bir iş arıyoruz. İşi bulunca çalışıp herkes gibi hayatımızı iyice rayına oturtuyoruz, bulamayınca alternatif işlere bakınmaya başlıyoruz. Bu benim gördüğüm üzere böyle. Benim de okulum henüz bitmedi, daha bir kaç senem var fakat ben şimdiden hangi bölümü seçersem işsiz kalmam diye kaygılanmaya başladım. Bunu çoğu genç yaşıyor ve yaşadı ne yazık ki. İşsiz kalmak düşüncesi de iyice akıllarımıza yer etti. Çünkü maalesef ki üniversite mezunu olup iş bulamadıktan sonra kasiyerlik yapmak zorunda kalan bir çok kişiyi hemen her gün görüyoruz. Bu kişi iş beğenmediğinden mi kasiyerlik yapıyor? Hayır, elbette bu yüzden yapmıyor, mezun olduğu bölümden iş bulamadığı için kasiyerlik ya da tezgahtarlık yapmak durumunda kalıyor. Tekrar ediyorum, “iş bulamadığı için.” Neden iş bulamıyoruz peki? Çünkü ülkemizde çoğu kurum kalite odaklı değil maliyet odaklı bir şekilde işlediği için günde ortalama 5 ya da 6 kişinin yaptığı işi ağır koşullar altında 3 kişiye mal ediyor. Çünkü işinde ehil olan mezunlara düşük maaşa çok saatli çalışma ortamı teklif ediliyor. Çünkü gelişmekte olan bir ülkeyiz ve genç nüfus sayımız artmaya devam ediyor ve bu yüzden işsizlik oranı artıyor, doğru orantılı olarak istihdam azalıyor. Çünkü kimse, bunu söyleyenler bile istemediği bir işte çalışmak istemez, çalışsa bile mutsuz olur. Böyle bir çok sebep sıralanabilir. Ama bu sebeplerin olmaması gerekir öyle değil mi? Gelişmiş ülkelerde böyle sebeplere rastlanmıyor da zaten. İşsizliğin ortaya çıkmasındaki temel sebepler hemen hemen bu durumlar. Peki bu sebeplerin oluşmasındaki sebep ne? Eğitim sistemi mi? Muhtemelen.
Geçenlerde internette gezinirken bir hukuk öğrencisinin staj yapmak için başvurduğu bir avukatla yaptığı mesajlaşmayı okumuştum, avukat yol ve yemek dahili 500 TL ye çalışmayı teklif etmiş. Kabul etmeyip doğal olarak ücreti az görünce de stajyer öğrenciyi saygısızlıkla suçlamış. 500 TL ne demek? Dalga mı geçiyorsunuz, adam mı seçiyorsunuz kendinize köle mi arıyorsunuz? Asgari ücret bile 500 TL değil. Bu durumda insanlar iş beğenmiyor değil, insanlar işsiz kalmak zorunda kalıyor bu cümlenin doğrusu. olayın linkini de bırakıyorum sizin için.
https://twitter.com/ozansalmis/status/1318479451789971457
Mesleğe saygısını yitirmiş bir Avukatın, stajyer avukat meslektaşımıza utanmadan, çekinmeden attığı mesajlar.. 500 TL nin manası, emeğe ve mesleğe hakarettir!
Stajyer Avukatlar meslektaşımızdır. Bunun için mücadele etmeye devam edeceğiz! https://t.co/zRLWkGnyse— Av. Ozan Salmış (@OzanSalmis) October 20, 2020
https://twitter.com/ozansalmis/status/1318479451789971457
Sahiden iş beğenmemek çok sinir bozucu bir yargılama. Hem sonra toplumumuzda kendisiyle çok çelişiyor. Nasıl diye soracak olursanız yine bu konu üzerinden örnek vereceğim. Artık iyi iş nedir diye sorulduğunda ilk önce akıllara ya hukukla alakalı bir meslek geliyor ya mühendislikle ya da tıpla. Atıyorum bana ne okuyorsun diye soran birisine, ‘felsefe okuyorum ya da güzel sanatlar okuyorum” desem, ‘niye okuyorsun ki o bölümü? İş olanağı yok, öğretmen mi olacaksın? Onlar zaten atanamıyor. Boşa okuyorsun.’ tepkisini almam fazla yüksek bir ihtimal. O zaman bu bölümler niye var ki? Toptan kapatsınlar sadece hukuk, tıp ya da mühendislik dersleri verilsin üniversitelerde. O bölümde iş yok diyenler de toplumdaki kişiler, iş beğenmiyorsunuz diyenler de toplumdaki kişiler, iyi işin sadece tıp hukuk ya da mühendislik bölümlerinde olduğunu söyleyenlerde toplumdaki kişiler. Ama hayalinizdeki işi yapın diyenler de toplumdaki kişiler. Öyleyse bu ne yaman çelişki diye sorarlar. Sorarlar ama cevap veren olmaz.
Sonra bir diğer sinir bozucu konuysa ‘hayaller’ mevzusu. Hayal nedir? Gerçekleştirilmesi mümkün olmayan, sadece zihnimizde var olan imge veya düşüncelerdir öyle değil mi? Bizlere hep hayallerinizin peşinden gidin, hayalinizdeki işi yapın gibi şeyler öğütlendi. Bir şeyi düzeltmek istiyorum, söylediğim gibi hayal gerçekleşmesi mümkün olmayan, düşününce insana haz veren şeydir. Bunun da doğrusu “amaç” olmalıdır. Öyleyse cümleyi de düzeltiyorum, “amaçlarınızın peşinden gidin, amaçladığınız işi yapın.” Amaçlarımız da bana göre dolaylı yoldan isteklerimizdir. Amaçlarımızı isteriz öyle değil mi? Ya da isteklerimizi amaç ediniriz. Peki istediğimiz şey ne? Pekte bir önemi yok açıkçası. Çünkü herkes yapabilirtesi olan bir şeyi ister ve bunu amaç edinir ama bu isteklerine içinde bulunduğu şartlar izin vermez her zaman. Daha doğrusu izin vermeyen şey şartlardan oluşan ve istesek de istemesek de yönelmek zorunda kaldığımız sistemlerdir. Bu durumda yapılması mümkün olan bir çok şey de hayal olur bizim için. Onun için hayalindeki işi yap diyenlere de pek kulak asasım gelmiyor. Çünkü onlara da ilkokulda hayalindeki iş ne diye sorulduğunda astronot olmak diye bir cevap veren çocuklardı. Büyüdüklerinde kaçı astronot olabildi ki? Herkes kendi için en mümkün ve şartlarına en uygununu seçti astronotluk diye.
İşte tüm bu söylemler sıraladığım sebeplerden ötürü fazlasıyla yanlış ve saçma geliyor. İnsanlar okuyup iş bulamadıklarından intihar ediyorsa, bir çok öğretmen atanamadığından polislik sınavı için hazırlanıyorsa, bir çok mezun bölümünden alakasız kasiyerlik yapmak zorunda kalıyorsa bunun sorumlusu ‘çalışmıyor, iş beğenmiyor, işte bu da diplomalı işsiz’ olarak nitelendirdiğiniz insanlar değil, hayalinizdeki işi yapın diye öğütleyip o işin yapılması için olanak sağlamayan sistemdir.
*****
Umarım kendimi ifade edebilmişimdir. İyi günler dileklerimle. Esen kalın.