Modern kapitalizm içinde neredeyse hiç kimse üretim araçlarının sahibi değildir. Özellikle günümüzün üretim sistemi olan Post-Fordist üretim sistemi çerçevesinde işçiler yaptıkları işlerde uzmanlaşmakta ve işçiler sistematik bir işbölümüne sahiptir. Ama en neticesinde insanları bu kadar uzmanlaşma, işbölümü ve denetim sistemine iten şey ise bürokratik yönetim şekline sahip oluşumuzdur. Çünkü Weber’e göre bürokrasi, kalıcılığı, sürekliliği, toplumda mevcut olan tüm bilgilerin arşivlenmesini sağlayan bir tekniktir.
Özellikle bürokrasiye beyaz yakalar çerçevesinden bakacak olursak hem olumlu hem olumsuz yönlerinin olduğunu görmekteyiz. Olumlu yanı Weber’e göre bürokrasi belki de sistemin işleyişi için önemlidir. Fakat Olumsuz yanı ise günümüzde bürokrasinin insanlar üzerinde “çelik kafes” etkisi yaratmaktadır. Bu da insanın kendi hakkında karar verme yetisini elinden almakta ve insanın bireysel özgürlüğünü elinden almaktadır. Özellikle günümüzde beyaz yakalılar/ yeni orta sınıf/yönetici sınıfı olarak adlandırdığımız sınıf ise üretim araçlarından yoksun, ücretli olmaları her an işten çıkarılma korkuları onları işçi sınıfı konumuna sokar. Fakat denetim konusuna gelecek olursak bu sınıfın tıpkı burjuvazi gibi elinde bulunduğu birtakım gücü işçiler ve üretim süreci üzerinde denetleme yetisi vardır.
Beyaz yakalılar veya orta sınıf sınırlı da olsa gücü elinde bulunduran sınıftır. Güçten kastımız insanın veya grupların kendi iradelerini veya otoritelerini diğerlerine kabul ettirmektir. Peki beyaz yakalıların kendi istediğini yapabiliyor mu yapamıyor mu? Ya da başkasına kendi iradesini empoze edebiliyor mu? Önemli nokta budur. Beyaz yakalılar tıpkı diğer işçiler gibi gözetlenmektedirler artı onlara verilen güce dayanarak işçi sınıfını denetlemektedirler. Beyaz yakalılar için şunu diyebiliriz hem kafesin içindedirler hem de kafesin dışında bir konumdadırlar.
Beyaz yakalıları Erik Olin Wright’ın bahsettiği “çelişkili sınıf” kategorisine sokabiliriz. Beyaz yakalılar burjuvazi ve proletaryanın arasında köprü oluşturan bir sınıftır. Ne tam olarak burjuvazi yani üretim araçlarına sahip olan sınıf ne de tıpkı proletarya gibi bütün emeğini satan bir sınıftır. En azından üretim araçları üzerinde ve emek üzerinde denetime sahiptir. İşçi sınıfı gibi tamamen kendi emeğine yabancı bir sınıf değildir. Sınırlıda olsa kendi emeği üzerinde söz söyleme hakkı vardır. Beyaz yakalılar kendi iradelerini diğer işçilere uygulamakta ve onlar üzerinde söz söyleme hakkı vardır. Fakat beyaz yakalarında denetleme ve karar verme yetileri sınırlıdır. Çünkü sermaye sahiplerinin yani asıl gücü elinde bulunduran kesimin kimin ne kadar söz söyleme hakkı olmasına karar veren kişilerdir. Belli sınırlar çiziyorlar ve bu sınırlar çerçevesinde beyaz yakalılar eylemlerini gerçekleştirmektedirler.
Sermaye sahipleri yapmak istedikleri her şeyi beyaz yakalılara yaptırmakta beyaz yakalılar da sermaye sahiplerinden aldığı güçle bu istekleri işçi kesimine yaptırmaktadır. Aslında günümüze bakacak olursak beyaz yakalılar hem işçi sınıfından hem de üretim araçlarının sahibi olan sermayedarlardan fazladır. Weber’e göre küçük burjuvazi, beyaz yakalı işler için daha fazla piyasaya girecek ve dolayısıyla orta ve üst orta sınıfın hem sayısı hem de önemi artacaktır (Barışcan Kaya, 2020: 331). Yani bu kadar fazla olmasının en büyük nedeni sosyo-ekonomik nedendir. İnsanların en azından üst konumlara gelebilme avantajı vardır. Bunu da yetenekleriyle ya da aldığı eğitimlerle üst konumlara gelme umudu taşır.
Aslında beyaz yakalılar ekonomik sistemde önemli bir yerde bulunmaktadır. Ekonominin bel kemiğidir. Wright’a göre “yöneticiler ve denetçiler genel olarak emek sürecinin kontrol işlevini üstlenirler çünkü tüm bu işlevleri kapitalistlerin tek başına yerine getirmesi artık mümkün değildir.” Bu yüzden de üretim araçlarının sahibi olanlar işçilerin denetimini daha kolay sağlayabilmek için beyaz yakalara/ yöneticilere o gücü yetiyi verirler. Yani bir ofiste yüz kişiyi bir kişi denetleyeceğine beyaz yakalar gibi hem profesyonel hem de işinde uzman kişilerin ayrı ayrı departmanlara çalışanları ayırıp denetlemesi daha kolaydır. Bulunulan konumla birlikte sürekli elinde bulundurduğun güçte değişmektedir.
Foucault dikotomik yaklaşıma karşı çıkmıştır. Foucault dikotomik yaklaşımda gücün sabit oluşu fikrini reddetmiştir. Yani gücü elinde bulunduran kesim ya da gücü elinde bulundurmayan kesim diye bir şey olmadığını savunmuştur. Çünkü gücün toplumsal bir etkileşimi vardır. Yani örneğin bir bankada bulunan yöneticinin işçiler arasında söz söyleme yetisi ve gücü varken daha üst yöneticiler ya da sermaye sahibiler karşısında herhangi bir gücü yok. Güç ilişkileri sürekli yer değiştirmektedir. Çünkü otorite kişilere değil konumlarda bulunur.
Bu nedenle bir ortamda otoritesi ya da gücü olan kişi mutlaka başka bir ortamda bir otorite konumuna sahip olmayacaktır. Ya da tam tersi bir başka ortam içinde gücü ve otoritesi olmayan bir kişi başka ortamda gücü ve otoritesi olabilir. Kısacası güç sabit değildir. Peki gücü hegemonya kavramı çerçevesinden bakarsak hegemonya bir sistem içerisindeki bir elemanın diğerlerinden üstün, baskın olduğunu ve Gramsci’nin hegemonyasına göre baskın sınıfın boyun eğenlerin izniyle gücü kazanması olarak belirtilir. Hegemonya daha çok yönetenlerin değerlerine göre işleyen ve işçi kesimin aleyhine bir durumdur. Fakat bu durumda asıl sorulması gereken soru ise nasıl olurda hem işçiler hem de yönetenler arasında herhangi bir çatışma olmaz ve işçi kesimi yönetenlerin gücünü kabul eder.
Örneğin Charlie Chaplin’in Modern Times filminde İşçiler çalışmak için yerlerini alırken, işin sahibi ya da diğer bir ifadeyle sermayedar, belirli bir zamandan sonra işçilerini o dönemde kullanılan kamera aracılığıyla gözlemlemektedir ya da sermayedardan sonra gelen yönetici sınıf tarafından uyarılmaktadır. Çünkü işçilerin işlerini yapıp yapmadıkları merak etmektedir ve onları sürekli denetlemektedir. Özellikle beyaz yakalar ve işçilerin arasında çatışma olmaması ve söylenilen emirlerin yapılması bir nebzede o konuma gelme umudu barındırmaktadır.
Hiyerarşik yapıya baktığımız zaman alt sınıftaki işçi sınıfının orta sınıfa, orta sınıftakinin ise üst sınıfa gelme umudu var. Bunu da eğitim gibi yollarla hedeflenen sınıfa gelme umutları mümkündür. Ayrıca günümüzde birçok holding yöneticisi ya da bir banka yöneticisinin ileriki zamanlar kendi işinin patronu olabildiğini görmekteyiz. Sektörde beyaz yakalılarında kendi içinde alttan yukarıya doğru birçok farklı pozisyonu bulunmaktadır.
Bu hiyerarşik yapı “beyaz yakalılar” dediğimiz kesimin kendi içinde hem çalışma hem de gündelik hayatlarına doğrudan etkilemektedir. Çünkü beyaz yakalılar dediğimiz kesimlerin birçoğu farklı konumlarda olduğu için aralarında bir dengesizlik bulunmaktadır. Kimi yöneticiler üst basamakta olduğu için yaşam standardı ve hiyerarşi içindeki konumları daha üst sınıfa yaklaşırken sektörün alt basamağında yer alanlar ise işçi sınıfının hem çalışma hem de yaşam standardını sergilemektedirler.
Özellikle şu an günümüze bakacak olursak büyük bir salgınla mücadele etmekteyiz. Bu Covid-19 salgını nedeniyle birçok işçi işinden çıkarıldı. Özellikle kol gücüyle çalışan ne üretim araçlarına sahip ne de kendi emeği üzerinde söz söyleme hakkı olan işçiler işten çıkarıldı. Şu an ki durumda beyaz yakalıların istihdamı hem arttı hem de işten çıkarılma riskleri diğer işçilere göre daha düşüktür. Çünkü çoğu banka yöneticileri, holdingde çalışan üst düzey yöneticileri ve eğitim sektöründe çalışan beyaz yakalıların çoğu internet aracılığıyla işlerini yürütmektedirler. Aslında daha önceleri de beyaz yakalılar evden çalışmaya alışıktılar.
Bu salgın olayı çalışmalarına engel olsa da kol gücüyle çalışanlar kadar değil. Çünkü beyaz yakalıların evde çalışması için gerekli alt yapılara sahiptir ve bu dönemde evden çalışmaları mümkündür. Beyaz yakalıların hayat standartları bir nebzede olsa devam etmektedir. Günümüzün şartları ve salgın olayı artık beyaz yakalılara daha çok ihtiyaç artmıştır. Beyaz yakalıları farklı bağlamlarda ele aldık. Erik Olin Wright’ın bahsettiği “çelişkili sınıfı” hem siyasi hem toplumsal durumunu tartıştık.
KAYNAKÇA
- Çoban, Savaş. “Gramsci, hegemonya ve kapitalizm.” First International Interdisciplinary Social Inquiry Conference, Bursa. 2012.
- Şahin, Hande. “Türkiye’de Orta Sınıfın Temsilcileri: Çelişkili Bir Sınıf Konumu olarak Bankacılar ve Yatırım Bankacılığı Danışmanlarına Dair Bir Alan Araştırması Örneği.” Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 12.29 (2015): 430-449.
- Barışcan, K. A. Y. A., and Miki SUZUKİ HİM. “MODERN TÜRKİYE’DE ORTA SINIF ÇALIŞMALARI: TARİHSEL LİTERATÜR DEĞERLENDİRMESİ.” Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 20.1: 325-349.
- Vergin, Nur. Siyasetin Sosyolojisi, Doğan Kitap, İstanbul, 2015, sf. 33-36
- Ritzer, George and Stepnisky, Jeffery. Modern Sosyoloji Kuramları, çv. Himmet Hülür, De Ki Sosyoloji, 2018. Sekizinci Edisyon.