Büyük Yalan Teorisi veya yaygın adıyla Goebbels’in Prensibi; eğer bir yanlış bir kaç kez tekrarlanırsa, insan yanlışı doğru olarak kabul edecektir. Joseph Goebbels, “En parlak propagandacı tekniğin (kendini birkaç noktaya odaklama ve defalarca tekrar etme); bir temel ilke sürekli akılda tutulmadıkça hiçbir başarıya imza atılamayacağına” inanmıştı.
Eğer yanlış olan bir şeyi tekrar tekrar söylersek insanların bir kısmının bunun doğru olacağını düşünecekleri bir zaman gelecektir. Büyük bir yalan(Almanca: Große Lüge) propaganda tekniğidir. Bu ifade, Adolf Hitler tarafından 1925 yılında “gerçeği öyle çarpıcı biçimde çarpıtmak için bir kabiliyete sahip olabileceğine” kimsenin inanmayacağını söyledi. Hitler, bu tekniğin Yahudiler tarafından I. Dünya Savaşı’ndaki Almanya mağlubiyetini suçlamak için kullandığını ileri sürdü.
Paul Joseph Goebbels, Alman siyasetçi ve Nazi Almanya’sında Propaganda Bakanı görev yapıyordu. Adolf Hitler’in en yakın ortakları ve baş takipçilerinden biriydi. Goebbels’in ilk işlerinden biri, ‘yozlaşmış’ kitapların yakılmasına karar vermekti. Goebbels liderliğinde, Almanya’daki sanat, medyaya ve bilgi denetim altına alındı.
Goebbels’in Prensibi Büyük Yalan
Peki, büyük yalan teorisi insanları nasıl etki altına alıyordu? İnsan bilgiyi toplar ve bilgiyi kabul eder ya da reddeder. Günlük uygulamada kabul edilen her şey doğa yasası haline gelir. İnsanlar devamlı etraflarında olan ve güçlü olan kişilere mecburiyet duyar ve onlara bilinçsizle itaat eder yani ne derse onun için dediği şey doğrulaşır. İlk anda yanlış gelen şey, bilinçaltında doğrulanır. Birçok kez aynı şeyi duyan insanın zihni bulanır ve bilinçaltı kanunun rotasını değiştirir.
Günümüzde ise medya ve siyasette bu büyük yalan teorisi uygulanmaya devam eder. Örnek verilmesi gerekirse Suriye savaşı hakkında Türkiye’de yapılan haberler ile İran’da veya Amerika’da hatta dünyanın herhangi bir yerinde yapılan haber arasında ciddi farklılıklar vardır. Vatandaşlarda yaşadıkları ülkelerin medyasına ve siyasetçisine inanarak aslında bu propagandanın bir parçası haline gelebiliyorlar.
Politikacının İmajı, Propagandacının Duruşu
Çoğu insan, bir siyasi liderin imajının, sadece görüşüne dayandığına ve o politikacının o vizyonu yerine getirmek için bir takım kurup kuramayacağı noktasında yargılanması gerektiğini düşünüyor. Sonuç olarak, dış görüntü de aynı şekilde önemlidir. Mamata Banerjee daima bir Hint elbisesi olan beyaz sari giymiş ve bu şekilde genelde Hintli kadınlarının simgesini oluşturdu. Bu tutumu, her insan için ülkesi için endişe duyan ateşli protestocunun ve olması gereken bir politikacı imajının görüntüsüdür. Fakat bu küçük görünen yine de büyük bir YALANdır. Bu sayede ülkenin aydınlarını etkilemeyi başarmış ve onları bundan sonra da Batı Bengal yönetiminden aldıkları haberlere inanmaya zorlamıştır.
Büyük Yalan Kötü Bir Şey Mi?
Başka bir grup insan devletlerin sadece bir oyuncu olduğunu düşünür. Büyük yalan teorisi, yalanın ciddi bir suç olmadığını ve hukukun sürekli meşgul olduğu ülkelerde birey hayatının her alanında büyük yalan teorisi bir parçasıdır. Frank Zappa, kitabında “Büyük Yalana” sıklıkla olarak değinmiştir.
Bunu örgütlü din, devlet ve müzik endüstrisini tanımlamak için değindi. Fransız gazeteci Thierry Meyssan, 9/11 isimli kitabında, Büyük yalan teorisinin, 11 Eylül saldırılarının Amerika hükümetinin yaptığı bir komplonun neticesi olduğunu savundu. Bugün dahi ABD’de söylenen çoğu şeyde yalan var.
Ülkelerdeki muhafazakâr sınıf, liberallerin silahlanmak için ortaya çıktığını ve herkesi silahsızlandırmaya çalışacaklarını söylediler. Büyük bir yalandır! Muhafazakâr Liderler takipçilerini korkutarak kendi güçlerini kuvvetlendirmeyi amaçlar. Muhafazakârlar, evsiz ve işssiz insanların kötü niyetli, serseri ve çatlak insanlar olduğunu söylerler. Daha sonra da evsizlik ve işsizlik sorununun hallolması için yalvarıyorlar. Bu da büyük bir yalandır. Bu büyük yalanlar çoğalabilirler. Sonuç olarak siz Büyük Yalan’ı dinlemeyin!