Ah be Can! İnsanlar seni ünlü biri haline getirdiği için mi böyle fütursuzlaşma hakkı gördün kendinde yoksa zaten fütursuzdun da talihsiz bir kararla insanlar mı seni ünlü yaptı?
Gerçekten iki önermemden hangisi daha korkunç bilemiyorum. Bu üsluba ve tavırlara sahip insanlara ün kazandırmak mı yoksa bir insanın ünlenir ünlenmez kabuğunun altından böylesine korkutucu bir yüz çıkması mı? Ben işin içinden çıkamadım. Kararı size bırakıyorum.
Ne Oluyor Diyenler İçin
Şayet Can Yaman’ın son birkaç haftadır içinde bulunduğu ve bizzat kahramanı olduğu çirkin senaryoları henüz duymayanınız varsa diye kısaca bir özetliyorum:
İlk vukuat Madrid’de bir havalimanında gerçekleşti. Oyuncuyu havalimanına 2.000 kadın karşılaşmıştı. Bu kalabalığın hayranları olduğu iddia edilmiş ve Can Yaman kalabalığın içinden korumaların itiş kakış sürüklemesi eşliğine geçirilmişti. Elbette bu durum bizler gibi aklıselim pek çok insana oldukça gülünç gelmişti. Bunun medyaya yansıması üzerine oyuncu, dizilerinin satıldığı her ülkede bu ilgiyi gördüğünü iddia etmişti. Ve hatta “Beni çok seviyorlarsa suçum ne?” minvalinde bir ekleme de yapmıştı. Fakat ne gariptir ki İstanbul’a döndüğünde dizilerinin çekilip yayınlandığı ülke Türkiye olmasına rağmen havalimanında bekleyeni yoktu. Bu olaylar dizisi akıllara “Eee, acaba Madrid karşılaması bir şov olabilir mi?” sorularını getirdi.
Ardından ikinci bir vaka yaşandı. Oyuncu, verdiği bir röportajda oynadığı dizilerdeki partnerlerinin libidosunun yüksek olması gerektiğini iddia etti. Hatta tam olarak şu ifadeyi kullandı: “Başrol çiftinin libidosunun yüksek olması lazım. Ben hep şunu söylüyorum, oyuncular ikiye ayrılıyor; libidosu olanlar, libidosu olmayanlar. Seyirciye ‘Bunlar gerçekten sevişiyor mu sevişmiyor mu’ diye sordurtamazsan o iş tutmaz.”
Biz Can Yaman’ın yaptığı açıklamalar ve yaşanan bu gülünç olayın akabinde sessizliğini korumasını ve biraz olsun bu kurgunun unutulmasını beklemesini yürekten dilerken, oyuncu elbette bu dileğimizi yerine getirmemek için elinden geleni yaptı. Ve asıl kanımızı donduran üçüncü vaka da böylece meydana gelmiş oldu. O da şu:
Oyuncu, İspanya’da bir televizyon programına konuk olmuştu. Bir kadın hayranı Can Yaman’a İspanyolca “Buradan Can Yaman’ın mükemmel, ideal bir insan olduğunu düşünerek gideceğiz. Ancak bize Can Yaman’ın bu dünyadan olduğunu kanıtlayacak bir şeyler anlatabilir misin” diye sordu. Sormaz olaydı… Çevirmenin soruyu aktarmasının üzerine Can Yaman kendi hayal dünyasında espiri olduğuna oldukça emin olduğu, duyan her sağlıklı insanın ise tiksintiyle karışık bir utançla karşıladığı şu cevabı verdi: “Arka odaya geçelim, göstereyim!”
Hissettiklerimiz
Elbette bu cevabı duyan ve ifadenin ne kadar seksist, medeniyet dışı, ukalaca ve korkunç bir alt metine sahip olduğunu fark edecek olgunlukta olan herkesin kanı dondu. Bu adamlara bu rahatlığı ve cüreti veren kimdi, neydi? Biz miydik? Ün ve şöhret miydi? Özellikle de dünyada ve ülkemizde erkeklerin uçkurları yüzünden böylesine acılar çekilirken neyin kafasını yaşıyordu bu adam? Ben bu soruların cevabını da bulamadım.
Affınıza sığınıyorum!
İçimden söylemek geçenler şunlar: Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, hadi bu üçüncüyü de sıçradı. Dileriz aklıselim insanlar daha fazla sıçramasına müsaade etmez. Sanat yapanın sanatıyla asla derdimiz yok. Ama sanatçı olduğunu iddia eden bu insanların ayarı olamayan dilleri ile derdimiz çok!