2 – 0
Hayat bir varmış bir yokmuş diye başlayan hikayelere az çok benziyor,hani annelerimizin bize çocukken anlattığı hikayeler,dinleyipte uyuya kaldığımız,o derin hayallere daldığımız hikayeler,kahramanlarına özendiğimiz, heyecan dolu yüreğimizle masum ve tertemiz dilekler dilediğimiz,kimin var olup kimin var olmadığını bildiğimiz ve vaar olan herkesi kendi düşüncelerimizle güzel bir şekilde hayal ettiğimiz hikayeler…
İşte hayat tamda bu hikayelerin başladığı o “bir varmış bir yokmuş” kelimesiyle benzerlik sağlayan bir masaldır.
Çünkü insanoğlu hayatı,baktığı gibi görür,dinlediği gibi duyar,konuştuğu gibi anlar,dokunduğu gibi hisseder ve kokladığı gibi tad alır…
Örneğin:
Günün ilk saatlerinde uyanan iki insandan;
birincisi, uyandığı gibi pencereden kafasını çıkarıp güneşin dünyaya sıcacık sarılışına bakar,kuşların heyecan dolu, mutluluk cıvıltılarını dinler,kendi kendine iyi ki uyanmışım der, tertemiz havanın kokusunu derin nefeslerle içine çeker ve soğuk ile sıcak havanın ahengini bedeninde hisseder. Mutlu bir şekilde güneşten gördüğü sevgiyi, kuşlardan duyduğu heyecan ve neşeyi, temiz havanın verdiği enerjiyi kulanarak,tertemiz ve heyecan dolu düşüncelerle,sağlıklı bir güne başlar…
İkincisi,uyanır uyanmaz hayata boğuk ve yorgun gözlerle bakar,çalar saatin sesini sinirle kapatarak çıkar yataktan ve ben bu gün neden uyandım der. Hiçbir kokuyu almaz ve hissetmez buna yeltenmeye üşenir ve neticesinde güne iki duyudan eksik başlar,2-0 geriden…
Saygılarımla…