Bilinçsizlik duvarlarıyla örülmüş dünyasında,
Görüşü olabildiğine kısıtlanmış ve engellenmiş,
Kendisini var edebileceği her şeyden yoksun bırakılmıştı.
Hayata yenik başlamıştı kahramanımız,
Ortadoğuda, inkar edilen bir dilin ve milletin, sömürgeleştirilmiş ülkesinin ücra kentinin kenar mahallesinde bir kız çocuğu olarak doğarak.
Fatma koydular ismini, üzerinde hiç düşünmeden. Sonra onlarca çocuk yaptılar yine hiç düşünmeden. Sonra hayatlarını çocuklarına feda ettiler, sevgiden yoksun olarak, hiç anlamadan.
Gelip gittiler, herkes gibi. Onlar herkes gibiydi, hiçbir farkları yoktu, hiçbir vasıfları yoktu, amaçları yoktu, yaşadılar ve öldüler.
Onlar sadece çalıştılar ve seviştiler, ne büyük kazanabildiler ne de büyük haz aldılar. Feda ettiler kendilerini, aptalca. Çocuk yaptılar, sonra bakmak için köpek gibi çalıştılar, rezil bir yaşam sürmek zorunda kaldılar.
Böyle gördüler, böyledir heralde dediler. Başka şekilde yaşamayı öğrenmediler.
Tatmadılar, özgür yaşamın güzelliğini.
Tatmadılar, düşüncenin hazzını,
Tatmadılar, büyük acılardan sonra gelen hazları,
Tatmadılar, tehlikeli yaşamın güzelliğini,
Tatmadılar, düzensizliğin hoşluğunu,
Tatmadılar, yaşamın en güzel yönlerini…
Fatma, herhangi biri işte.
Doğdu yoksulluk evine,
Büyüdü yokluk içinde.
Böcektir Fatma,
Kara kuru bir şey işte.
Yokluktan var edecek,
Yaratacak Fatma,
Tanrıçalar gibi.
Onun kaderi bu,
Böcekten tanrıçalaşmaya uzanan bir kadının hikayesi bu!