Rüya, tamamen bilincimizin dışında olan ve uykunun içinde çeşitli, çarpıcı görsellerle süslenen bir olaydır. Uçurumlardan atladığımız, kaçışlarımız, uçuşlarımız… Bunlar çoğu insanda aynı hissiyatı uyandıran ve ortak gördüğümüz rüyalardan birkaçıdır. Örnekleri çoğaltmak mümkündür.
ASIL KONUMUZA GELİRSEK, RÜYA GÖRMEK NEDEN BİZİ ETKİLİYOR?
Sigmund Freud’un ”Rüya Yorumları” kitabında şunu okumuştum: “Rüya görmeyen insan, rüya gören insanlardan daha dinç kalkıyor.” Peki, neden rüya görüyoruz?
Rüya konusunda Psikoloji alanında 4 tane kuram ortaya atılmıştır. Rüya, eski çağlardan beri merak edilen bir konu olmuştur. Bazıları Ruhlar Alemi’ne, bazıları yorumlanan bir olaya, bazıları günlük hayattaki sıkıntılarımızı yansıttığına, bazıları da biyolojik nedene bağlamıştır. Burada 4 kuramı kısaca bahsettim aslında. Gelelim, ayrıntılarına…
-
Sigmund Freud’un Rüya Kuramı
Freud, bastırdığımız isteklerimiz, arzularımız, duygularımızın bilinçdışında var olduğunu ve bu yüzden simge veya sembol haline gelerek rüyalarımıza yansıdığını söyler.( bastırılmış isteklerimizin içinde cinsellik de vardır.) Özellikle bazı sembol veya simgeler cinsellikle ilişkilendirilir. Örnek verilecek olursak, mağarayı vajinaya; direği de penise benzetir. Aynı zamanda bastırdığımız duygular da rüyamızda gördüğümüzü var sayar. Örneğin, birinden hoşlandığımızı kendimize itiraf edemediğimizde rüyamızda onunla ilgili güzel şeyler görürüz. O anda ona karşı bir şeyler hissettiğimizİ anlarız. Hatta diğer blogum Sigmund Freud’un “Psikanaltik’e Giriş: Rüya Yorumları” ilgili olacak. Şu an onu okumaktayım.
-
Eskimolar ve Ruhlar Alemi Rüya Kuramı
Size eski çağlardan bahsetmiştim. Neden rüya gördüğümüze dair diğer bir kuramda şunu söyler: Rüyada gördüğümüz canlıların ruhları ölen atalarımızın ruhlarına ait ve onlar yaşadığımız evrende bize yol göstericilik yapar ve öğütler verip bizi kötülüklerden korumaya çalıştığını söylerler. Özellikle bu inanışa sahip olanlar Eskimolar ve Şamanizme inanan insanlardır. Hatta Eskimolar Kuzey Işıklarını gördüklerinde ölen ruhların bu dünyada gezindiklerine inanırlar.
Onların rüya anlayışı, ölen atalarının öğütlerini dinleyip gerçek hayatta onu uygulamaktır.
-
Cartwright ve Onun Kontrol Kuramı
Şahsi fikrimi soracak olursanız, bu kontrol kuramına katılmıyor değilim. Aslında biraz günümüze de uyuyor gibi. Globalleşen bir dünya, modern ve sekülerleşen bir topluluk, kırdan kente göçüşün vermiş olduğu yabancılaşma duygusu ve alışma sürecinde hissettiğimiz kaygı ve stres… Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Aklıma şu anlık bu kadar geliyor.
Cartwright der ki, “Rüyada gördüğümüz şeyler aslında günlük hayatımızdaki sorunlarımızı bize yansıtıyor. Hissiyat önemli. Kaygı ve stres yaşıyorsanız gelin size ben tedavi edeyim.” İşten ayrıldınız ve iş bulamama korkusu yaşayıp bunu rüyanızda mı görüyorsunuz? Sevgilinizden ayrıldınız ve bir daha sevilemeyeceğinizden mi endişe duyuyorsunuz? Bu sene üniversite sınavına mı gireceksiniz ve rüyalarınızda üçgenlerin, karelerin, beşgenin içinde dolaşıp sorunun cevabını mı arıyorsunuz?… Hayır, delirmediniz merak etmeyin. Sadece çok fazla endişe, korku ve anksiyeteniz(kaygı) var. Bu çözülmeyecek bir şey değil. Hatta bu kuramla çözülebilecek bir şey, Merak edilecek bir durum yok.
-
Biyolojik Nedene Bağlı Olan Sentez Kuramı
Bu kuram biraz bilim ve teknoloji camiasındaki öneminin artmasıyla birlikte ortaya çıkan bir kuramdır. Rüya görmeyi biyolojik nedenlerle açıklıyor. Hormonlar, nöronlar, beynimizin bazı kısımların kapanıp açılması(özellikle, beynimiz ön tarafındaki frontal lobun kapanması ile amygdala’nın açılması)… Rüyayı biraz değişik ifade eder. Rüyalarımızı halüsinasyon olarak ifade ederler. Tabii, bilim her geçen gün ilerliyor. Belki şimdilik bunu deriz yarın bambaşka bir şekilde karşılaşırız. Kim bilir?…
Sentez Kuramı’na göre, uykuya geçtiğimiz anda frontal lobumuz kapanır. Frontal lob, psikoloji camiasında “benlik ve farkındalık” olarak bilinen bir beyin kısmıdır. Yani, buranın kapanmasıyla aslında farkındalık ve benliğimiz kapanmış olur. Uykunun olayı da budur aslında. Farkında olmadan görürüz. Frontal lobumuzun kapanmasıyla orta beynimizde bulunan amygdala ise aktive olur. Amygdala, korku duygumuzu ön plana çıkarır. Daha sonra diğer duyguları harekete geçirir. Bu yüzden bazı rüyalarımız korku dolu olur. Bilim insanları bu durumu amygdalaya bağlarlar.
Aslında bu kuram nedenlerine ve sonuçlarına bakıldığında daha objektif ve elle tutulurdur. Tabii, size yakın kuramlar olacaktır. Bunu benimle çekinmeden paylaşabilirsiniz.