Yazamamak, değememek, yaşayamamak ne zor!
Zaman kayması… Ne hazin insanlık sonu, bir çare evrenin karşısında…. boyutların, milyar gezegenin ve en mühimi yaratımın karşısında nasıl fütursuz, nasıl zavallı, nasıl bir haber, nasıl uykuda..
Değecek, yaşayacak onca şey varken değememek, yaşayamamak…
Beyin, ruh ve kalp sonuna kadar sahip olup, yaşayamamak, keşfedememek..
Nisyan denen varlık sonunu bekliyor, atlaya atlaya, mola sancıları ile en acısı öğrenilmiş çaresizlik ve hedonizm coşkusu ile….varlığın hakkı o kadar eşsiz iken, varlığın ışığı cevap iken…
Sorgulanmamış hayatlar, salt benlik tanımını hiç tadamayanlar, tekrarlanan onay hali…
Pompalanmış kimlikler, rütbeler, başarılar… Mutluluğu bir oluşa bağlı kılarak sadece oluş gerçekleştiğinde mutluluğu tadan ve saatler sonra gerçeğin ruha, zihne ve kalbe ağır bir geçiş ile gerçekleşen trajediler ve akan ömürler…
Oysa ki yaşam ve beden sonsuz şarkı, sonsuz kahkaha mucize…..
Günler, yıllar kut bulacak!