Bu duygu genelde siz tam gece kafanızı yastığa koyduğunuz anda gelir. Ya da hüzünlü bir müzik dinlediğinizde. Birini özlediğinizden değil belki de sadece eski yaşadığınız duygularınızı özlediğinizde. Gecelerinizin kabusu, sabahlarınızın unutuşudur bu duygu. Artık kimseye güvenmiyorsunuzdur ve kimseyi istemiyorsunuzdur. Normaldir çünkü kimse sizi siz olduğunuz için sevmemiştir ve istememiştir. Değişmek zorunda kalmışsınızdır. Yalnız hissetmişsindir ve daha kötüsü kalabalıklar içinde yalnız hissetmişsindir. Sonra geceleriniz daha sessiz geçmeye başlamıştır.
Aslında birisini aradığınızdan ötürü böyle düşünmüyorsunuz. Gerçekten aşık olmak, birine değer vermek istiyorsunuz. Ama öyle birisi yok. Belki hiç var olmadı belki de daha tanışmadınız orası bilinmez. Bir film izlediğinizde ya da bir kitap okuduğunuz da başroldeki kişiyi kendiniz olarak hayal ederken sizin yanındaki başrole kendi hoşlandığınız kişiyi getiremiyorsunuz. Çünkü hoşlandığınız ve koşulsuz sevgi duyduğunuz biri yok.
Günümüz problemi de bu değil mi zaten? Birini seveceğine olan inancınızın kalmaması. Bedenlere aşık olup ruhları es geçmek.
Şahsen ben beyaz atlı prensin beni ejderhanın kulesinden kurtaracağına dair olan inancımı bıraktım. Kendim çabalayarak kurtuldum. Tabii ki bu çok üzücü. Küçükken bize anlatılan masallarda böyle değildi. Ama onlar gerçek hayatta değildi tabi.
Artık birinin gelmesini beklemiyorum keza artık gelmesini de istemiyorum. Sadece gerçekten birini sevmenin ne demek olduğunu tekrar hatırlamak istiyorum. Birinin ben konuşmadan beni anlamasını, okuduğumuz kitaplarda altını çizdiğimiz yerleri birbirimize okumak istiyorum. Bu bencillik mi? Hiç sanmam.
Sonbahar zamanı sevdiğim ceketi giyerken hoşlandığım insanla küçük tatlı bir kafede buluşmanın midemde yaratacağı o mutluluk hissini tekrar tatmak istiyorum.
En son ne zaman aşık oldum hatırlamıyorum. Acaba birini bulamamak benim suçum mu? Yoksa kader daha yollarımızı kesiştirmedi mi hep düşünüyorum. Nafile düşünüşleri severim. Aynı olmayan birini düşünmek gibi…
Artık insanlara güvenmiyorum ve gösterdikleri yüzlere inanmıyorum. Gerçekten sevmek ve aşık olmak tabirini ağızlarında sakız gibi kullanıyorlar. Bu gerçekten korkunç ve iğrenç. Aloo. Hiç mi şiir okumadınız?
Sadece duygularımı özlüyorum. Bir kitap okuduğumda evet bunu ben de böyle hissetmiştim demek istiyorum. Diğer yarımı bulamadığım için üzgünüm. Ama çorabımın teklerini de zaten bulamadım hayatım boyunca.
Özlediğim duygularımı bastırmak için her gün kendimi farklı konularda geliştiriyorum. Duygularımı belli etmiyorum ve eski duygularımı yavaş yavaş öldürmeye başladığımı hissediyorum. Kimseyle konuşurken heyecanlanmıyorum ve kimsenin de beni anladığını düşünmüyorum. Çok hızlı soğuyorum ve bu gerçekten kötü bir duygu.
Biraz toparlarsam yazımın genelinde bir kişiye duyulan bir özlemden bahsetmedim. Bir kişiye aşık olduğunuzda sizde yarattığı o duyguya özlemden bahsettim. Zaten özlenen asıl şey de bu değil midir? Umarım sizde sizin midenizde kelebekler uçurtan, filler tepindiren o farklı kişiyi bulursunuz. Ve mutlu sonsuzunu yaşarsınız.
“Mutlu son diye bir şey yoktur. Mutlu sonsuz vardır.”
~yazıyı okuyan herkese teşekkürler mutlu kalın 🙂