Birey, Toplum ve Değer Yargıları

Birey, Toplum ve Değer Yargıları

Birey, Toplum ve Değer Yargıları

Yaşça belli bir raddeye gelen gençlerin bazı toplumlarda, özellikle, Avrupa toplumlarında kendi sorumluluklarını almaları için, evden ayrılmaları teşvik edilirken veya evden ayrılmaları o toplumun genel üslûbuna uygun olarak gençlere iletilirken; bazı toplumlarda ise, evlenene kadar, hatta eğitiminden bir süre sonra dahi evden ayrılmasına izin verilmez ya da bu durum hoş karşılanmaz.

*

Bu bağlamda, yukarıdaki saptamadan şuraya varmak mümkündür. Değer yargılarını oluşturan her toplumun kendine göre farklı yapısı vardır. Ya da değer yargıları toplumsal yapılara göre farklılık gösterir. Bu bağlamda daha fazla dünyaya açık, kültürel ve ahlâki değerlerin toplumsal yaşamın üzerinde fazlaca belirleyici tesiri olmayan toplumlarda, insanların/bireyin, karar alabilme ve davranış sergilemede, kendi başlarına hareket edebilme hürriyetleri vardır diyebiliriz.

*

Özellikle Kıta Avrupasın’da aileler, çocuklarının belirli bir yaştan sonra, ayaklarının üzerinde durmaları adına, onlara destek ve arka çıkarlar. Hatta ilk paragrafta saptama yaptığım üzere, çocuklarının evden ayrılıp, kendi evlerinin kira bedelini kendilerinin çalışarak çıkarmalarını, onlardan isteyebilirler. Tabii, bu durum sadece, bu toplumlarda, evden tek başına yaşama merhalesinde gerçekleşmez. Bu açıdan ahlâki tutumları yaşamlarının merkezine, iradelerini kısıtlayacak derecede yerleştirmeyen toplumlarda bireyler, “birey” olduklarını daha iyi anlar ve hissederler.

*

Bu toplumlardan ziyade, bizim gibi gelenek ve göreneklerine sıkı sıkıya bağlı ülkelerde, toplum, çocukların yaşamlarında, kararlarında, bireysel olarak hareket alanlarının belirlenmesinde yoğun olarak etkinliğini gösterir. En basitinden erkek ve kız çocuk ayrımı yapılmadan 25-30 yaş aralığında bulunan yetişkin insanlara bile, çocuk muamelesi yapılması, artık bizim alıştığımız bir Türk örf ritüelidir. Yine, kız çocuklarının evleninceye kadar, evden ayrılmamalarının onlara sürekli dikte edildiği Türk aile yapısı, kişinin özgür bir birey olarak toplumsal hayata katılmasını engeller. Aslında, bizim bu bazen çok eleştirdiğimiz koruyucu aile ritüeli, bizi, Batılı toplumlardan ayıran en önemli değer koruyucu niteliğimizdir. Özellikle, çocuk(!); evlense bile, işsiz ve güçsüz, yani gelirsiz kaldığında, ailenin; çocuğunun bu dönemde mağdur olmaması adına, ona yaptığı maddi ve manevi destekler, diğer toplumlardan farkımızın en önemli yanıdır. Çaresizlik ve işsizlik zamanlarında, insanların kesilen gelir akımlarının ailelerince sübvanse edilmesi, hayati derecede önemlidir.

Erhan Salman
Ben, ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ, ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ BÖLÜMÜ mezunuyum... Kitap okur, köşe/kitap yazarım... Elimden geldiğince ilgi alanım doğrultusunda yazmak, en büyük tutkum ve hedefim. SEVGİYLE OKUYUN...
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Ortalama İnsan Ömrü 200 Yıl Olsa Hayat Nasıl Olurdu?
Sonraki
Sana Giden Yollar Kapalı

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.