Yaşamak gerçekten zor aslında, yarına dair umutsuz olabilmek, sıfır beklentiyle hayatı sürdürmek, hayal kuramamak, ot gibi yaşamak ve hedefsiz olmak.
Bilirsiniz bir hedefe ilerlemek zordur, sonuçta yolu yokuştur, mevsimi kıştır, insan gerçekten istemiyorsa eğer, yıllarca dilinden düşürmese de kavuşamaz hedefine. Çabasızdır diye, ondan daha çok isteyenler var diye. Zordur yani hedeflere koşmak, çabalamak, bazen o çabayı, yalnızca düşlemek bile zordur. Kafasında kurarken yorulmaya başlar insan, ufaktan uzaklaşmaya, bir dağ tırmanışının henüz başlangıcında olduğu gerçeği çarpar yüzüne.
Çabalamak da zor ne de olsa, zahmetli, saçlar boşuna erken yaşta kırlaşmıyor, millet boşuna sağlık sorunları yaşamıyor, öyle zor ki çabalamak ah! Kimler vazgeçti bu yolda, kimler vazgeçmekte, kimler tam da bugün vazgeçecek hayalinden, hedefinden.
Vazgeçmek de zor aslında, bitirmek, veda etmek, yarım bir hayata sıfırdan girişmek, yeni bir partner veyahut hobi edinmek çok zor, üşengeçlik kanımıza işlemiş ya ondan olsa gerek bu zorluk. Kolay olan bir şeyi biz kendimizi kasarak zorlaştırıyoruz.
E hali hazırda bir hobiniz varsa, onda kendini ilerletmek de zor şimdi ne yalan söyleyeyim. Bir bakıyorsun, yerinde sayıyorsun, yeni başlayan biri bile sana fark atıyor, canını acıtıyor bu fark ve “Neden” diye soruyorsun kendine, neden geçildim diye, durduğun için oysa.
Durmak da zor, sabit kalabilmek, bir olay karşısında kendini zapt etmek zor. Karşıdan karşıya geçerken durup arabaları beklemenin zor olduğu gibi aynı zamanda o arabadaki bizsek, bir yayaya vermek de zor bizim için. Hareket etmek gerekli, oradan oraya koşturmak, durmaya ara vermek gerekli.
Ara vermek de zor, olmayacağını bile bile sırf üzmemek adına mola vermek, kendimizi boşuna umutlandırıp ardından geri dönmek, o da bir hayli zor, ne kadar saçma düşününce ara verme terimi, yahu olmuyor işte, sevgi evet, sevgiye sığınıp bir yol daha açmayı çalışıyor bazı insanlar “Belki aşarız belli mi olur” diye düşünerek.
Duruma biraz uzaktan bakılınca, sevmek de zor geliyor insana, sadık kalmak, tek bir yürek için parlayan gözler zor geliyor, diğer insanları merak ediyor, bu yüzden sevemiyor, tek kişiye sadık kalamıyor, zor geliyor insana.
Aldatmak mı, o da zor be. Yıllarına ihanet edebilmek, bir insanın belki de en büyük hayal kırıklığı olabilmek çok zor. Çok da şerefsizce ayrıca, sebebi fark etmez, aldatmak gerekmez.
Hikayenin hadi başına dönelim o halde, ilk adımı atmak, işte bu da çok zor be, bazıları sırf bu yüzden yıllar sürecek ilişkilerine daha başlamadan veda ediyorlar, niye, çünkü cesaret edemiyorlar bir “Selam” sözüne, ondandır ülkemizdeki yalnızlar, yok yani olmuyor yahu insanlar ne yapsın, beceremiyorlar demek ki, ön yargıya maruz kalmak istemiyorlar, beklemeyi seçiyorlar belki karşılıklıdır hisleri diye.
Beklemek, evet doğru tahmin ettiniz, o çok zor, belki de saydıklarımın çoğundan daha da zor.
Beklemeyi becerebilmek, sabırsızlığa yenik düşmemek, zamana bırakıp düzelmesini beklemek, bir film, bir konser için haftalar öncesinden bilet alıp, geceleri uykusuz kalmak ve büyüyen o devasa beklentinin karşılanmasını ummak.
Zor, bir şeyden ne kadar çok medet umar, ne kadar çok büyük bir beklentiye girerseniz, o beklentinin de karşılanması bir o kadar zordur.
Eğitim almak zor, çömez görülmeyi göze almayı gerektirir, sizden büyük birine derdinizi anlatmak zor, gündelik heves deyip geçebilirler, küçük birine anlatmak, o da zor ya, vallahi zor, onun iyiliği için yaptığınız bir hareketinize bile küsüp, size karşı robotlaşabilirler.
Sosyalleşmek, düşününce zor bir eylem, ilk adım konusunda dediğim gibi, tamamen cesaret ve özgüven meselesi.
E bir de asosyallik var, o da bir hayli zor bir durum, hep ezilmek, hor görülmek, insanların size bir canavar gibi bakması, belki sevilmemek, belki istenmemek bir ortamda, ciddiye alınmamak, zorbalıklar vesaire.
Yaşadığımız hayat, karşılaştığımız durumlar, bunlar gerçekten zor oluyor, bizi yoruyor. Bu zorlukların karşısında dimdik durabilmek ise ah ulan o hepsinden beter işte. Kamburluğa itiyor hayat bizi, çaresizlikten başımızı hep önümüze eğdirdiği için. Hayallerimizi kırıyor hayat, zorluklarıyla heves söndürdüğü için.
Mücadeleci olmak gerek zorluklar karşısında, hayata pozitif yönden bakmak, nasip deyip geçmemek gerek. Her şeyi Rabbimize bırakırsak o da bize sorar “Neden çabalamıyorsun” diye. Günde 5 defa onunla buluşma imkanımız varken biz oturup da sorunlara ağlamayı seçiyorsak, zorluklardan şikayetçi olmamalıyız.
Bazı fırsatları elimizin tersiyle itiyoruz, gün içerisinde bize ufak tefek iyilik yapma şansları ve hayatımıza yeni bir insan kazandırma fırsatları çıkıyor, biz ise sadece bakıp geçiyor, bu yüzdense yeni bir hayatı kaybediyoruz.
Zor dedim, zor da zaten.
Ama zor deyip geçmedim, bir takım çözüm yolları sundum size, okuduğunuz her bir satırın içinde aslında zorluk zincirini kıracak balyozlar da mevcut. Buysa nereden baktığınıza göre değişir, çözümler bizim içimizde, kalbimizde, bedenimizde ve hepsinden önemlisi zihnimizde.