Doğu Demirkol Gain’de yayınlanan gösterisinde Albert Einstein’ın İzafiyet Teorisi’ni çok güzel bir örnekle anlatıyor.
Senin baba olmuş olman beni amca yapmaz
Hepimiz kendi zamanımızı yaşıyoruz aslında. Kendi seçimlerimizi yapıyoruz, kendi yolumuzda yürüyoruz. Evet, hepimiz aynı yılda yaşıyoruz, aynı olayları yaşıyoruz. Evet, gün hepimiz için 24 saat. Ancak, 24 saatin hızı hepimiz için aynı mı?
Nazım’ın cezaevinden yazdığı Hasret şiiri aralarında belki de yalnızca bir duvar bulunsa da Piraye Hanım’la farklı zamanlarda yaşadıklarını çok güzel anlatır. Nazım için vakit çok daha yavaş akmaktadır.
Aynı daldaydık, aynı daldaydık.
Aynı daldan düşüp ayrıldık.
Aramızda yüz yıllık zaman,
yol yüz yıllık.
Albert Einstein’nın İzafiyet teorisini kısaca şöyle anlattığı rivayet edilir “Elinizi bir dakikalığına sıcak bir fırının içine sokun, sanki bir saatmiş gibi gelir. Güzel bir kızla bir saat kadar zaman geçirin, bir dakikaymış gibi gelir. İzafiyet budur.”
Yani, zaman hepimiz için aynı hızda ilerlememektedir.
Zaman hepimiz için farklı akarken kendimizi başkaları ile karşılaştırmak kendimize yaptığımız en büyük haksızlık.
Sizinle aynı yaşta olan bir arkadaşınız çocuk sahibi olmayı seçmiş olabilir ve bu onu kendi zamanında anne yapar. Ancak, onun kararı sizi sizin zamanınızda amca ya da teyze yapmaz.
Sizinle aynı yaştaki arkadaşınızın iş hayatındaki 5.yılını kutlaması, sizin ikinci üniversiteye başlama isteğinizin önünde bir engel değildir.
Tolstoy’un 67 yaşında bisiklet sürmeyi öğrenmesi “geç kalınmış” bir eylem değildir; aksine kendi zamanında, doğru vakitte yapılmış bir eylemdi.
Hiçbir şey için geç ya da erken değildir.
Hepimiz kendi zamanımızda yaşıyoruz.
Hepimiz kendi yolumuzda yürüyoruz.
Yağmur hepimizin üstüne yağıyor ama hepimiz ıslanmıyoruz.