“Yitmeyen, eksilmeyen, giderek güçlenen, bizi aşan karamsarlık.”
Yaşamın Ucuna Yolculuk- Tezer Özlü
Uzun bir yolculuğa çıktım. Kendime Tezer Özlü’yü yol arkadaşı edindim ve şu cümlelerini tekrarladım defalarca “Nereden geldiğim sorusunu yanıtlamak istemiyorum. Hiçbir yerden gelmiyorum. Kendimden başka.”
Hiçbir yere gitmemenin mümkün olduğu bu hayatta hiçbir yerden gelmemek mümkün değil. Kim olduğunuzun, nasıl göründüğünüzün, neyi sevip neden nefret ettiğinizin, sizin hiçbir öneminiz yok! Tek önemli olan nerden geldiğiniz. İnsanlar size hoş geldin demeden önce ilk bunu soruyorlar. Nereden geldiğiniz bu denli önemliyken nereye gitmek istediğiniz de aynı ölçüde önemsizleşiyor. Peki, hep bir yerden gelmek zorunda olan insan kendisi olabilir mi bu hayatta?
Yaşamın ucunda dolaşırken kimi zaman bir kuş olmak isterim. İki kanatın getireceği özgürlüğe sığınmak isterim ancak kuşun da bir kalbi varken özgür olabilir mi?
Bir bulut olmalı belki de… Gökyüzünde süzülmeli yok oluncaya dek. Kimi zaman yağmur olup karamsarlığı kendisini aşan insanlar üzerine yağmalı.
Veyahut günün birinde üzerine şiirler yazılacak bir kâğıda dönüşecek olan bir ağaç olmalı. Kendi kaderini seçebilen ağaç var mıdır bu dünyada?
Kendi kaderimi seçebilecek olsam iki bilet alırdım dünyanın bütün sabahları için. Ve artık bir mucizenin alt katında yaşamayacağım bir sabaha giderdim.