Bir yıla, bir bana, bir buruk veda

Kaynak belirtilmedi

Nereden başlanır ki konuşmaya. Nasıl tarif edilebilir, kelimelerle açıklanabilir ki bu sene. Neler olmadı ki hayatımızda, ülkemizde. Depremi mi konuşalım yoksa diğer meseleleri mi, son gününe kadar her gün başka bir olayla sınandığımız bir sene oldu. Zordu, ülkemiz adına keza çok çok zordu bu yıl, unutmak istediğimiz senelerin arasına girdi, lakin biz bu yıl bir çınar olduk 100 yaşımıza bastık Türkiye olarak. Bu konuda onurluyuz ve gururluyuz, nice yüzlere.

Gelelim bana. Bu satırları kaleme alan ihtiyar vari delikanlıya.

O çok yoruldu.

Gene yıldan daha da yoruldu.

Vazgeçtiği ne varsa tekrar tekrar vazgeçmeye devam etti. Sevgilerle alakalı gittiği yolda aldığı son darbenin ardından temelli küstü adına aşk denen duygu patlamasına ne bir sevdiğinin elini tuttu ne de bir kafede soğuk bir akşam üstünde sıcak şeyler içti.

Ortaydı yılın şekeri kimilerine, ama delikanlı kahvesini sadece şekersiz içti.

Geçmişin yarasını kendisi sardı. Geçen yıl başarısız olduğu akademik ve spor hayatında, bu yıl üzerine koya koya, önce güzel bir form tutmaya başladı, ardındansa derslerine, yazılarına, kariyerine odaklanmaya başladı. Sosyal hayata da gitti, ünlü bir sanatçının konserinde hastayken bile bağıra bağıra bir daha diye tezahürat da yaptı, bir şarkıyı bin tekrarla dinlediği anlarda kalbinin sıkıştığı zamanları da vardı.

Özlemeye bile alıştı o delikanlı. Evinden uzak kalmaya, dostlarından uzak kalmaya alıştı. Alışmaya alıştı ki bundan önceki yazıda da bahsetmiştim bendeniz, ziyadesiyle.

Yeni bir yıla girmeden evvel yalnız olacağının temennisi ile başladı hafta sonuna, günlerine, öyle de oldu, yanında biri yoktu. Aşırı bir eğlence yapmaya dair de öyle pek bir arzusu da yoktu.

Kendi halinde takılıyor, yeni yılı oldukça mütevazi bir sofra ve birkaç bölüm dizi, tatlı bir ara kitap eşliğinde tamamlıyordu, güzeldi planı, farkındaydı olacakların.

Yine üçüncü kişi ağzı, hoşta bir dejavu, onun da farkındaydı elbette ihtiyar vari delikanlı.

Tekrardan “ben” kalemimi geri alıyorum o halde yeniden ellerime.

Bu yıl benim adıma, her ne kadar geçen yıla oranla çok daha tarumar etmiş olsa da kalbimi, çocukluk hayalimi, son yıllar ki hedefimi, gerçekleştirdiğim yıl olmasıyla birlikte, kötülüğün yanı sıra hiç ama hiç de unutamayacağım bir yıl olma özelliğini de taşıyor. O biçim kendiyle çelişiyor bu yıl bendeniz adına.

Evet, hedef hayal gibi şeyler söyledik, ne yaptım peki ben, hemen söyleyeyim, ilk kitabımı yazdım, yayınladım, kendimle gurur duydum ve hatta bir hayli yaşlı gözlerle ekrana baktım onu elimde ilk gördüğümde. 

Halen daha hislerim o günkü kadar taze, ihtimallerin gerçeğe dönüşüp karşımda oluşunu görmek, sandığımdan çok daha özel bir duyguydu ki bu işe hislerimi, düşüncelerimi, kalbimi kattım. Linki de şuracığa bıraktım. 

Keşkelerden bir İyi ki yapabilmekti keza. Oydu benim için özel olan. İyi ki olmadı belki ama iyi ki oldu. Mutlu oldum.

Bu yeni yılda da hedeflerime kaldığım yerden değil, çok ama çok daha iyi bir yerden devam edeceğime inancım tam, yapacağım. 

Acaba bu yıl neler ile sınanacak, ne gibi mutlulukların yanı sıra ne denli hayal kırıklıklarım dolacak deneyim kavanozuma. 

Hangi olaylar sıkıştıracak kalbimi sanki, hiç tedavi altından çıkmamışçasına.

Genç ihtiyar, şimdiki sözlerim sana, dört aç kulaklarını, koy elini çenene, dinle senin bu yılından geri kalanını.

FARKINDAYIM AMA:

Farkındayım. Yaşadıkların kolay şeyler değildi. Yalnızlığının zirve noktasında yer aldı bu sene senin için. Ne başında ne de ortasında, kendini sahiden ait olduğun bir yerde hissettin, anlıyorum. Farkındayım çok yıprandın bu sene, aşka dair inancını defalarca yeniden ve yeniden kaybedecek, yanılgıların en beterini kendine trajikomik şekilde yaşatacak, yılın başlarında da bir güzel kandırılacağını, nereden bilebilirdik ki? 

Ne sen bilebilirdin ne ben ama bak, şimdi yılın sonu geldi, ait olduğun yer neresiyse orada olacağın bir yıl olacak bu yıl senin için, ben inanıyorum, sen de inan, şayet sahiden bu yılki benim bu satırlarıma layık olmak istiyorsan, inanmalısın, farkındasın.

Sen başladığın hiçbir şeyi yarım bırakmazsın, gittiği yere kadar götür rüzgârlı liman kentindeki, bitmek bilmeyen imtihanlarını, yıkamasın hiçbir şey seni, güzelce koru geçmişten kalan iyi niyetli o çocuğu.

Ne de olsa çocukluğumdan geriye, Bir Beşiktaş, bir de o yıllar ki birkaç, iyi niyet tanem kaldı. İyi koru onları.

Savaşmaktan korkma. Savaşlardan kaçma. Çıkamayacağın hiçbir savaş yok bu hayattaki varsa bile şayet o savaş senin son nefesinde gelmiştir sana, başını öne eğme o yüzden, aldırma kartal yürekli aldırma.

Sene sonunda tekrar görüşeceğiz, insanların hayal kırıklığına uğratıp uğratmamasını pek de umursamıyorum artık, senden yana de bir şüphem yok diyebilirim, eminim ki kendine sahip çıkacak, çok daha iyi bir yere taşıyacaksın.

Gitmeyi arzuladığın yol belki de senin gençliğini çok daha uçarı yaşamanı engelleyecek ama sakın unutma, sonuna geldiğinde bu yolun, muhakkak yüzünde gülücüğün olacak. Pişmanlık duyduğun onca konunun haricinde bu konu da hiçbir pişmanlığa sahip olamayacaksın çünkü sen, bensin ve eğer ben kalmaya devam edersen, mutlaka bir yolunu bulursun, bilirim.

Kendine iyi bak, en çok da kalbine ama.

Ve bana bir söz ver tam da şu anda, değersizlere değer vermekten bu yıl tamamıyla uzaklaşacağın konusunda, peki peki, aldım sözünü, o halde nokta.

-Bu yılki sen

Selam Ben Emirhan
Yolunun daha henüz çok çok başında olduğunun farkında olan az insan var hayatta, henüz bir başarı elde edemeden kendini alim sanan çakma filozoflar var, insan, nankör ve kibirli olmasıyla tanınır, ben ise halktan biri, ülkedeki milyonlarca gençten yalnızca bir tanesiyim, Selam, ben Emirhan.
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Alışmaya Alışamamak, Ne Zaman Geçecek?
Sonraki
Öz Şefkat (Self Compassion) Nedir? Nasıl Gelişir? Nasıl Artırılabilir?

Öz Şefkat (Self Compassion) Nedir? Nasıl Gelişir? Nasıl Artırılabilir?

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.