Herkes bir kez olsun kaybolmak istemiştir. Gidecek yeri olmadan, kendinden bile kaçmak isteyip kaybolmaya çalışmak. Belki de asıl yanlış var olduğumuzu bu kadar kabullenip yük edinmektir. Gitmek gerekir evet. Ama bu yükü bırakıp gitmektir gereken. Kaybolmadan aksine yolunu kendin çizerek, kaçmadan gitmek. Bu mümkün mü? Yolunun seni götüreceği bir yer var mı?
Aslında evet. Bir yer var. Kimsenin olmadığı, sadece sana ait. Senin çizdiğin yolla gidebileceğin bir yer. Kalk ayağa ve yola çıkarken geride bırak sağa sola saçtığın göz yaşlarını. Özellikle başkaları için döktüğün gözyaşlarını. Beyaz sayfa misali olmasın bu gidiş. Aksine dolu bir sayfaya at adımlarını. Mesela toparla seni büyüten bütün anıları, tıkıştır bir bavula. Öğrendiklerini indir raflardan. Biraz eğlence de ekle acı ve kederin yanında. Acı ve keder yine neden yanımda deme. Acıyı hissetmenin de kıymetin bil. Mutlu anılar ve birkaç heyecanla kapat fermuarı.
Geride ne kaldı?
Kaçılan hisler, kavgalar, kırık dökükler ve belki de koca bir çukur. Doldur o çukuru umutla. En önemlisi her gün yargıladığın mahkemede affet kendini. Sonrasında yık o mahkemeyi. Yorgun düşsen de sonunda, bil ki hala alacak nefesin var. Artık kimse çizmiyor yolunu. Çiz yolunu ve git. Orda her şey sana ait.