İnsan en çok neyle savaşır hayatı boyunca bir düşündünüz mü? ne ailesiyle ne sevgilisiyle ne hayatıyla… insan en çok kendiyle savaşır, benliğiyle, kalbiyle, aklıyla… Bazı savaşlardan sağ çıkmak mümkün değildir ya hani, ya ölümü yok oluşu göze alıp kalacaksın ya da arkana bakmadan kaçacaksın. Ha kaçabilir misin o ayrı konu ama… bazı acılar nereye gidersen git seninle gelir, bazı yaralardan kaçamazsın geçmişin gibi, bazen elinde silahla bile ateş edemezsin nefretle baktığın birine çünkü nefret sevgi barındırır 🙂 her neyse… Bazı savaşlarda da kaçmak gibi bir lüksün yoktur ya bence, yok oluş üstüne yok oluş… çöküş üstüne çöküş… umutlarını kurban edersin bazen bir hiç uğruna, yediğin kurşunlar da yanına kar kalır. üzülmeyin.
Kimin silahının daha güçlü olduğu önemli değildir kimi savaşlarda. Kapalı kapılar ardına da girsen, 40 kat kilit de vursan kaçamazsın. Bir günah gibi, bir gölge gibi peşindedir kurşunlar. Yemek yerken, çay içerken, arkdaşlarınla beraberken beyninden vurulursun aniden ve kimse ne olduğuna anlam veremez. Dışardan bakıldığında her şey güllük gülistanlıktır aslında ama içindeki katliamı bir sen bilirsin bir de Allah… Ne kadar vurulursan vurul, ölemezsin. İstediğin kadar kaç, istersen binlerce kilometre uzağa, yorgun mermi gelir bulur yüreğini, yine ölemezsin. Bu mermi bir insan da olabilir bir kitaptaki cümle de, ya da radyoda çalan şarkının tek bir cümlesi… Kurşunun nerden geleceği belli olmazmış, ben size nerden geleceğini söyliyim… hiç beklemediğiniz yerden.
Benim tüm bu anlattıklarımın ne bir savaşla ne de kurşunlarla bir alakası yok. Bunların hepsi metafor. Yaşamış olmayan anlamaz. Aslında ne ben anlatabiliyorum ne de siz anlayabiliyorsunuz. Her cümlede başka bir olay var, ben başka bir olay hatırlarım sen başka bir hatıra. Herkesin derdi kendine, herkesin kurşunu kalbine…
Sağ çıkamayacağınız savaşlardan korkmayın dostlarım. Çünkü ne ölüm var ne kurtuluş. Fiziksel olarak ölene dek çıkamayacaksınız o savaşlardan. Herkesi yeneceksiniz; aile, okul,sevgili,hatta hayatı bile. Ama bir tek kendinize yenilirsiniz. Çünkü en zayıf noktalarınızı bir tek kendiniz bilirsiniz. Yüreğinizin bam telini de en iyi siz bilirsiniz. Babanızın yaşattığı sevgisizliği, annenizin yaşattığı terk edilişi, kardeşinizin abinizin yaşattığı bırakıp gidişleri, sevgilinizi ne kadar çok sevdiğinizi kırıldığınızı ağladığınızı… her şey sizde gizli. bu yüzden diyorum “bir yanım devlet devirir, bir yanım kendine yenilir.” 🙂
ama gidin…
sevilmediğinizi hissettiğinizde o savaşı bitirin. çünkü sevgisizlikle savaşılmaz. değersiz hissettiğinizde çıkın siperden, sen beni değersizliğinle vuracaksan alnımın akıyla ölürüm diyip çıkın, yürüyün gidin kendi yolunuzdan.
uzaklara gidin bazen. benim gibi bir kafes içinde değildir ya canım herkes. başka şehirler görün, başka insanlar… yeni çiçekler keşfedin, yeni sokak manzaraları bulun, paylaşın acıklı yalnızlık şarkılarıyla. bunlar da yaşamaktır, değerini bilin. bırakın savaş devam etsin içinizde. yürüyün uzun yollar boyu, derin nefesler alın gücünüz kuvvetiniz yerine gelsin. çünkü ömrümüz boyunca süren savaşlarımız var, daha da çoğalacak. her yaş yeni bir savaş, yeni bir kurşun. bulunduğunuz yerlerden uzaklara gidin, kendinizden uzaklara değil 🙂
şimdi ben de gidiyorum. neler bırakıyorum ardımda? hiç düşünmedim, gerek de duymuyorum. insanlar bırakıyorum, kırık kalpler… gözyaşı bırakıyorum, kaybettiğim savaşlardan kalan kanlı gömleklerimi… bensiz bir hayat bırakıyorum insanlara. belki bensiz daha mutlu olurlar. kazanmam ve kaybetmem gereken savaşlar var önümde. kendi alnıma dayadım namluyu, ölüyorum yetişin. şaka yaptım yetişmeyin, ben ölmeyeceğim.
gitmek gerekince 40 düğüm halatla bağlasalar durmayın. hayatımdaki tüm insanlara benden bu şarkı… Sezen Aksu’nun dediği gibi “sana korkular bıraktım, bir de yeni başlangıçlar. bir kendim bir ben gidiyorum.”