Geçtiğimiz hafta gönüllülük üzerine bir eğitime katildim Malta’da. Eğitimin sonunda eğitmenler bizden birkaç ay sonraki halimizi, bir yıl içindeki halimizi ve birkaç yıl sonraki halimizi yazmamızı istediler. Daha sonra etkinlikteki katılımcılardan biriyle eşleşip bu hedeflerin gerçekçiliği üzerine konuşmalar yaptı. Ben de aynı zamanda arkadaşım olan Çekli biriyle eşleştim. Öncelikle bu görevin onun için ne kadar zor olduğundan bahsetti. Buna şaşırdım çünkü benim için oldukça basit bir görevdi. Hayatim boyunca hep bir ay ya da bir yıl sonrası için bir planım vardı- bu planlar gerçekleştirilemese dahil. Birkaç yıl sonraki planı olarak kendi keşfetmek ve hayatin getirdiklerini yasamak olduğunu söyledi. Bu hedef benimkinden o kadar uzaktı ki… Ben finansal stabilitenin, saygınlık kazanmanın, düzenli bir hayatin, özgürlüğün pesindeyken o kendisinin pesindeydi. Ayni dünyada aynı zamanlarda doğmuştuk ancak yasadığımız coğrafya bizi o kadar farklı iki insan yapmıştı ki kendimi bu sohbette yapayalnız hissettim. Sonra eğitimdeki diğer katılımcılara baktım. Hepsi Avrupa’nın farklı yerlerinden gelmişti ve Çekli arkadaşımla benzer hedefleri var.
Bir grup güvercin içerisinde yalnızca bir tavuktum. Benim de kanatlarım vardı ancak onlar gibi uçamıyordum, özgür değildim ve tek derdim aksam olduğunda bir tabakta servis edilmemekti. Buraya ait değildim.
Eğitim suresince bu duygudan kurtulamadım. Belki hepsinden daha iyi bir eğitimim vardı, daha iyi İngilizce konuşuyordum, daha hızlı düşünüyordum, insanları daha iyi anlıyordum ancak onlar gibi değildim. Türkiye’deki diğer arkadaşlarım gibi. Ne kadar iyi olursak olalım zincirlerimiz olduğu surece kendimizi keşfetmek dışında dertlerimiz olacak. Gecen sene Avrupa’daki bir üniversiteden doktora için teklif almıştım ancak finansal destek sağlamadıkları için kabul edemedim. Aynisi Türkiye’deki okulumda da oldu. Hocalarım doktorayı aynı okulda yapmam için ısrarcıydılar ancak bana üniversitede bir pozisyon teklif edemedikleri için doktoraya başvurmadım. Gecen ay Avrupa’nın en iyi denetim ve danışmanlık şirketinden uzman pozisyonunda çalışmak için teklif aldım ancak çalışma vizesi çıkana kadar ülkeye gelip 3 ay beklememi istediler. 3 ay boyunca yasam masraflarımı karşılayamayacağım için ret etmek zorunda kaldım. Tüm kapılar ayni yere çıkıyor. Karşıma ne kadar iyi fırsat çıkarsa çıksın “ne yerim ne içerim, nerde kalırım…” bitmeyen bu endişeler özgürce geleceğimi planlamaktan beni alıkoyuyorlar.
Kendimi bildim bileli kendimi geliştirmek için çalışıyorum. Alınan diplomalar, öğrenilen diller, onca eğitim… Hiçbiri beni hayalini kurduğum hayata kavuşturmadı. Geçmişe dönebilsem liseden sonra Türkiye’de üniversite okumak yerine 4 sene boyunca çalışıp para biriktirir, sonra Avrupa’ya gelip kendime bir hayat kurardım. Belki o zaman istediğim hayata en azından bir adim daha yakın olabilirdim.
Güneşli Malta’dan sevgilerle.