Günlük hayatlarımızda sürekli bir tartışma halindeyiz. Tuttuğumuz takımlar, desteklediğimiz politikacılar, sevdiğimiz sanatçılar gibi birçok konuda sanki ucunda bir ödül varmış gibi sürekli tartışır, haklı çıkmaya çalışırız. Doğru bir yöntem olmasa bile fikirlerimizi insanlara dikte etmek bize anlamsız bir haz verir. Fikirlerimizin doğru olduğunu başkalarından duymak, onların kabul etmesini sağlamak, bizim kendimize daha çok güvenmemize olanak tanıyabilir. Bu haklı çıkma çabası uğruna sesimizi yükseltir, sarf etmememiz gereken sözler söyler, karşımızdaki kişinin kalbini kırabiliriz. Bununla beraber, haklı olduğumuzun aşikâr olduğu konularda bile, sırf karşımızdaki kişi daha iyi bir konuşmacı veya hazırcevap olduğundan dolayı haksız çıkarız ve belli bir zaman geçtikten sonra, kendi kendimizi ‘keşke şöyle söyleseydim, keşke böyle yapsaydım’ gibi beyhude diyaloglar içinde buluruz. Herkesin başına gelmiştir ve bu, doğaldır. Ya size, karşınızdaki kişinin kalbini kırmadan, kendinizi yormadan ve karşınızdaki kişinin de size kendi isteğiyle hak vereceği bir şekilde haklı çıkabileceğinizi söyleseydim, ne yapardınız?
Sevineceğinizi varsayarak, sizleri yeni süper gücünüzle tanıştırıyorum: Eristik Diyalektik. Kelime anlamı bakımından eristik, didişimci olarak dilimize çevrilebilirken, diyalektik kelimesi çağlar boyunca Platon, Aristoteles, Sokrates gibi önemli filozoflar tarafından mantık ile eş anlamlı olarak tanımlanmıştır. Aklın düzenli olarak kullanılması ve bu işte (diyalog) beceri kazanılması, bu tanımlamayı diyalektik kelimesi için yapabiliriz. Nesnel doğruluk yerine, savın geçerliliğini ele alan eristik diyalektik, ünlü Alman filozof Arthur Schopenhauer tarafından 38 adet yöntem ile ele alınmış, yorumlanmıştır. Şimdi, bu sanatı daha iyi kavrayabilmek adına, Sokrates’in Adeimantos ile olan diyalektiğinden bir kısmı örnek vermem iyi olacaktır:
Sokrates- Tanrı aslında iyidir madem, iyi de gösterilmeli, değil mi?
Adeimantos– Elbette.
-İyi bir şey zararlı olabilir mi?
-Olamaz.
-Zararlı olmayınca, zarar da veremez ve zarar vermeyen bir şey kötülük etmez.
-Etmez tabii.
-Kötülük etmeyen, kötülüğe sebep de olmaz değil mi?
-Olmaz.
-İyi şey faydalı mıdır?
-Evet.
-Öyleyse mutluluk gelir ondan.
-Evet.
-Demek ki, iyi, her şeyin sebebi değil, yalnız iyi olanın sebebidir. Kötü olan şeylerle ilgisi yoktur.
-Evet.
-Demek Tanrı iyi olduğu için, insanların başına gelen her şey, çoğumuzun sandığı gibi, ondan gelmez. Yalnız iyi olan şeyler Tanrıdan gelir.
Bu diyalog, felsefenin en çok bilinen ikilemlerinden biridir. Diyalektiği okuduğunuzda veya etrafınızdan birine uyguladığınızda, size hak vereceklerine eminim. Şimdi, haklı çıkacak şekilde diyalog kurabilmenin inceliklerine göz atalım;
Oyunu Gizli Oynayın
Enine boyuna düşündüğünüz fikirlerinizi birden muhalifinizin suratına haykırmayın. Her şeyin bir sırası var. Fikirlerinizi birbirinden bağımsız şekilde, bir sıralama yapmadan söylerseniz, karşınızdaki kişi nereye varmaya çalıştığınızı anlamayıp sizin finalde kullanacağınız savınıza karşılık veremeyecektir. Eğer varacağınız yeri biliyorsanız, gideceğiniz yolu da biliyorsunuz demektir.
Etkileyin
Grinin yanına beyaz konulursa beyaz, siyah konulur ise siyah denir. Demek istediğim, önermenizi karşıtıyla beraber sunduğunuzda ve karşıtını daha etkileyici bir şekilde dile getirdiğinizde, algısal olarak rasyonel gözüken önerme yerine, kendisini daha çok etkileyeni seçecektir. Diyelim ki, hırsızlık yapmak iyidir gibi bir önermeniz var ve bunu kabul ettirmek istiyorsunuz. O zaman, ‘Hırsızlık yapmak her şart ve koşul altında, çalınanın ne olduğunun önemi olmaksızın kötü müdür?’ gibi bir soru sorarsınız ve karşınızdaki kişi büyük olasılıkla sizi haklı çıkartacak olan önermeyi seçer.
Çelişkileri Ortaya Çıkarın
Tartıştığınız kişiyle bir maziniz ya da onun hakkında bir bilginiz varsa eğer, daha önceki fikirleriyle tartışma anındaki fikirleri arasında çelişkiler bulmaya çalışın. Bu muhalifinizin kafasının karışmasına, dolayısıyla kontrolünü kaybetmesine yol açacaktır. Bununla beraber, karşınızdaki kişinin savını çürütmek amacıyla fikriyle kendisi arasındaki çelişkileri ortaya çıkarın. ‘Messi, Ronaldo’dan daha iyi bir futbolcudur.’ Gibi bir önermeyle karşı karşıyaysanız, cevap olarak ‘O zaman neden hemen kalkıp onu izlemeye gitmiyorsun?’ ya da ‘O zaman neden daha önce onu izlemeye gitmedin?’ gibi cümleler kurabilirsiniz. Unutmayın ki, insanlar kendileri için önemli olan yerleri, olayları ve kişileri kendi gözleriyle görmek ister.
‘Şüphesiz ki, siz bu konuda daha yeteneklisiniz.’
Eğer siz diyalog halindeyken sizi izleyen bir topluluk varsa onları, haklı çıkmak için kullanabilirsiniz. Alaycı bir ifade ile ‘Bu beni aşar.’ gibi cümleler kurarak, karşınızda kişiyi, sizi dinleyen insanların gözünde yetersiz gösterip, tüm savlarını çürütebilirsiniz. Biraz sarkastik olmanın kimseye zararı olmaz, değil mi?
!ABARTIN!
Karşınızdaki kişinin savını, amacının dışına çıkartarak onu haksız çıkartmaya çalışın. Bu, muhalifinizin öfkelenmesine sebep olacak, dolayısıyla hata yapacaktır. Çelişkileri bulduktan sonra, kendi savınız asla amacı dışına çıkmamalı, kontrol altında olmalıdır. Savını abartarak çürüttükten sonra ise, söylediklerinin hepsini çürütecek şekilde tümevarım yapabilirsiniz.
İki zihnin birbirleri ile olan bu satranç oyununda sakin kalmak, mantıklı ve akıllıca davranmak büyük önem taşımaktadır. Arthur Schopenhauer’in, Haklı Çıkma Sanatı adlı kitabında sunduğu 38 yöntemin içinde, karşınızdaki kişiyi aşağılamak ya da haksız olduğunuz halde haklılığınızı ilan etmek gibi yöntemler de mevcut. Fakat, mutlu bir hayat yaşamak ve erdemli bir insan olabilmek için, bu tarz yöntemlere başvurmayın ki, çevremizden başlayarak dünyamızı daha iyi bir hale getirelim.