Sığamıyorum yarattığınız algı kalıplarına sanki herkes bir tanrı ve yarattıkları kalıplara kul arıyor. Benim ne olduğumu herkes benden iyi biliyormuş gibi davranıyor bana, ben bile ne olduğumu tam anlamıyla kavramamışken herkes nasıl bu kadar emin olabiliyor ne olduğumdan.
Yollar geliyor, geçiyor, bitiyor ve tekrar başlıyor. Sonunu göremiyorum aslında görmeyi de istemiyorum. Çünkü sonucundan daha çok yolda geçen anlar beni alıyor, sonucu ne olursa olsun yine aynı duruma çıkıyor. Yine aylak, vurdumduymaz, kaygı çekmez bir adam gibi görünüyorum gözlerine. Bilinmezliğin içinde sürükleniyor dünyam, bazı zamanlar bir gün on dakika sürerken bazen de bir gün asırlar sürebiliyor. Dengeyi sağlamaya çabalıyorum tam dengeyi tutturduğumu düşündüğümde ise en dengesiz hâlde olduğumu farkediyorum, yoruluyorum. Düşlerime sığınıyorum, oralarda dinleniyorum her fırsatta çünkü gerçekliğinizin çok boktan olduğunu görüyorum.
Bir sır var ve bütün dünya benden saklıyor bunu. Herkesin zorlanmadan gerçekleştirdiği bazı durumları yapabilmek için canımı dişime takmam gerekiyor. Bu durumları gerçekleştirirken de koyunlaştığımı hissedip kendimden utanıyorum. İşte en çok acı veren durum da bu oluyor bana. Bu sırrı bulmaya çabalıyorum. Neden kimse ipucu vermiyor bana? Herkese doğduğu anda söylenmiş de beni neden es geçmişler? Bunları sorgulamaktan ipin ucunu kaçırıyorum.