Yine bir savaş içerisindeyim kendimle! Kazansam da kaybedeceğim bir savaş içerisinde… Uyuyorum, uyanıyorum yine aynı ben, yine aynı ben… Tıkılı kaldım bu bedenin içinde! Özgürleşemiyorum, hayat bulamıyorum, mutlu olamıyorum… Yalnızca öylesine yaşıyorum işte, diğer bütün insanlar gibi!
Hem niye ansızın anlamını yitirir ki her şey! Niye yalnızca bir bedenden ibaret olunur ki! Sanki bir hayata sahip değilmişsin gibi! Varlığın, ruhun yokmuş gibi!
Umutsuzluk perdeliyor yine gözlerimi, aşina olduğum o umutsuzluk. Çıktıkça battığım, kurtuldukça yakama bir mıh misali gibi yapışan, kokusu dahi üzerime sinen o umutsuzluk!
Pek bir aciz görüyorum kendimi bugünlerde, dedim ya, bir savaş içerisindeyim kendimle, kaybedeceğimi bildiğim bir savaş içerisinde…
İnanın ben de bilmiyorum nedenini! Hem insan neden savaşır ki kendiyle? Kararlarıyla savaşır, mantığıyla savaşır, kalbiyle savaşır… Ama neden savaş açar tüm benliğine?
Tökezliyorum, yürüdükçe tökezliyorum ve yere düşüyorum. Tekrar yürümeye başlıyorum yürümesine de, koşamıyorum artık. Bu ayaklar bile ait değilmiş gibi bana ama bu yolda devam etmemi sağlayan, ne olduğunu bile bilmediğim, küçücük bir şey var içimde! Savaş açtığım tüm benliğimle sarılıyorum ona, biliyorum elimde kalan hiçbir şey yok!
Kayıplarımla birlikte yeni bir savaşa hazırlıyorum kendimi, kaybedeceğimi bildiğim bir savaşa…