Bir çok oyun bitirdim iyisi kötüsüyle. Şaheser olarak nitelendirdiğim oyun sayısı bir elin parmağını geçmez. Benim için bir oyunun şaheser olması için oyunun beni tamamen içine çekmesi gerek. Ana karakter haricinde tüm karakterlerin yaşadığını ben yaşıyormuş gibi yaşamam gerek. Buda şaheser olarak düşündüğüm oyunları oldukça kısıtlıyor haliyle.
Peki ben bir oyun yapsaydım nasıl bir oyun yapardım.Bunu uzunca bir süre düşündüm ve ardından bunu kelimelere dökmeye karar verdim.
Bir oyun yapsaydım kesinlikle ilk olarak ismini düşünmezdim. Yaptığım işten sonra ortaya çıkan işten sonra ona bir isim koyardım. İlk yapacağım şey karakter kurgulamak olurdu. Kurguladığım karakter nasıl bir oyuna uygun olacaksa ona göre bir hikaye seçerdim.Seçeceğim hikayenin konsepti ne olur belirlemedim ama hikayeyi seçecek olsam kıyametten sonraki temalar veyahut 80’lerin Amerikası konseptleri bana göre olduğunu söyleyebilirim.
Oyunun bana göre en önemli bölümü hikayedir. Bir oyunu grafikler değil hikaye oynatır benim gözümde tabii multiplayer bir oyun değilse. Hikayenin 2’sinden biri olduğunu düşünerek devam edelim. Bundan sonra geçeceğim yer fizik motoru olurdu. Arabaya binme mekanikleri, vurulma mekanikleri gibi mekanikler oyun için oldukça önemli haricinde vuruş hissi de buna dahil oluyor elbette.
Oyunumda tamamen de olmasa bir açık dünyaya yer verirdim. Ama açık dünyada gezip tozmak için değil şehrin havasını içimize çekmek için yer verirdim. Kıyamet sonrası bir oyun olsa loot toplamak, hayvan avlamak gibi işler için açık dünyaya yer verirdim.
Bu kadar bahsettik bari şaheser olarak gördüğüm oyunları alta listeleyim;
1-Half Life 2
2-Mafia 1
3-Red Dead Redemption 2
4-God Of War
5-The Witcher 3
6-Gta Vice City
7-Assasin’s Creed 2
8-Farcry 1
9-The Last Of Us