Ben hayata , bilmediği bir dilden sınav olan çocuk gibi bakıyorum. Anlamıyorum. Kelimeler uçuşuyor gözlerimin önünde. Ne yapmalıyım ne yazmalıyım nasıl davranmalıyım bilmiyorum. Ben ne yapmalıyım? Ait değilim gibi hiçbir yere. Bir şairin dediği gibi ya çok erken geldim dünyaya ya da çok geç kaldım hayata..
Ait değilim işte. Ben hiçbir yere ait değilim. Yoksa sevilmez miydim ? Sahi neden sevilmiyorum acaba? Fazla fedakarlık yaptığım için mi? Yoksa fazla sevdiğim için mi? Neden sevilmiyorum? Nasıl bir acıdır bu biliyor musun? Böyle sanki ölümcül bir hastalığa yakalanmışsın da artık çareler tükenmiş gibi ya da frenleri tutmayan bir araba ile dönüşü olmayan bir yola girmişsin gibi .. öyle bir acı işte. Yüreğinin üstünde koca bir kaya varmış gibi ..
Bir hastalık gibi.. evet bir hastalık gibi sevilememek. Sen bunu her hissettiğinde senden bir parça dönmemek üzere gider. Ömründen ömür gider.. Durduk yere ağlamak istersin. Bakışlarda hissedersin sen. Kimse sevmez seni. Her gün daha da yanar canın. Kalbinin ağırlığı her gün daha da artar. Tıpkı bir süngerin suyu yuttuğu gibi bu kara duygular da seni yutar. Öyle bir yutar ki içinde ne kadar heves , istek, aşk, mutluluk, yaşama sevinci varsa hepsi bir anda gider. Ruhun çekilir. Sen sen olmaktan çıkarsın.