.. Ve sen yine yoksun. İki ayrı adreste, iki farklı yatakta uykuya çekiliyoruz. Sen erken yatarsın bilirim. Ben hemen yatmam. Sevgiyi, insanları ve seni yazacağım daha satır satır. Senin belki hiçbir zaman okumayacağın, belki de hiç haberinin bile olmayacağı yazılarda seni anlatacağım geceye. Bazen ben de emin olamıyorum anlattığım insanın sen olduğuna. Yoksa sen bir hayal ürünü müsün? Belki de yoksun. Belki benim kitaplarımın esas karakteri olduğun kadar hayatımın gerçekteki bir insanı değilsin. Ben uyduruyorumdur seni belki de?
Her hece değişen adın ve her kelimede kendime göre belirlediğim bir yüzle geleceksin aklıma. Ben senin hayalinle geceden gündüze doğru yol alırken sen benim yazılarımda yer alacaksın. Belki bir gün ben de rüyalarında senin yanında olurum.
Sensiz günler siyah-beyaz film gibi. Her gün bulutlu. Güneş doğmuyor, yağmur yağmıyor. Öylesine sisli, puslu ve kapalı ki; her gün aynı geçiyor.
Şarkılar notasız, kitaplar kelimesiz sanki. Gökyüzü yıldızsız, denizler balıksız gibi.
Hep bir şeyler eksik yani. Yanım hep boş. Ellerim de öyle. Uyandığımda yüzünü görebileceğim biri yok yan yastıkta. Yan yastık da yok zaten. Halen tek kişilik yatağım. Birazdan ben de tek başıma uyumaya gideceğim, senin gibi. Tamamlanamadan. Konuşamadan. Anlaşamadan.
Yanımda yoksun ama gözlerimi kapağımda gözümün önündesin. Hayalimdesin.
Sen hayal kurmaz mısın? Mesela sen de benimle uyuyup, yeni güne benimle başlamayı istemez misin? Yoksa yalnız uyumak daha mı rahat ve tercih edilir gelir sana?
Ne olursa olsun, sonuçta bir gün daha bitiyor ve sen bugün de yanımda yoksun.
Sıkılmıyor musun? Yanıma gelmek için neyi bekliyorsun?
Sıkılıyorum. Bir gün daha bitiyor.
DİP NOT: Eski kitaplarımdan alıntıdır.
Fotoğraf: Kağan Can Odabaşı