Çok güzel bir çocukluk geçirmiştim.Kiraz ve dut ağaçlarının tepesinde,sokakta gecelere kadar oyun oynamayla,hatta oyun uğruna başımı bile yarmıştım.Aile apartmanında yaz geceleri dondurma,çekirdek,çay eşliğinde büyükler sohbet ederken,biz küçükler olarak aramızda isim şehirler,adam asmacalar oynardık.Bazı haftasonları arabalara atlayıp pikniğe giderdik
Ne olduysa o aile apartmanında taşındıktan sonra oldu.Her şey değişmişti.On iki yaşıma geldiğimde yurda gideceksin,dinini öğreneceksin dediler.Karşı çıkamadım.
On iki yaşında yalnızlığa itilmiş bir çocukluk geçirmek-o zamanlar için eğlenceli gelse bile-şimdi düşündüğüm zaman,gerçekten ”kimsenin hayatında yerim yok mu?” diye soru soruyor insan kendine.Ergenliğin getirdiği yeni bir beyinle beraber futbol,sevgili gibi konular düşüncelerimi yeterince oyalıyordu on sene önce.O zamanlar için en büyük derdim,yirmi kişilik bir yurtta en yüksek notu alabilecek miyim?Ama şimdi bu odadan çıkabilecek miyim?Cevabı bilinmeyen bir soru.Korkuyorum.Her şeyden öyle korkuyorum ki her aklıma geldiğinde kanım çekiliyor,ürperiyorum.
Nefes alırken bile sonraki nefesimden korkacağımı hiç düşünmemiştim.Yirmili yaşların başındayken daha çok endişe veriyor bu durum.Acaba diyorum kendi kendime,acaba bugün fazlalık olmaktan kurtulacak mıyım?Bir saniye bile olsa bu durumdan çıkacak mıyım?