Bir düşün. Bak etrafına, kimse durmaz, herkes yoluna devam eder. Çünkü hayat durmaz, seni beklemez. O zaman biz niye duralım ki hayatımızı niye bekletelim. Durmadan, yılmadan, kimsenin yolumuza çıkmasına izin vermeden, en güzel şekilde yaşayalım. Kalk ayağa ve bul, seni mutlu eden şeyi bul. Bu hayatta kendini mutlu etmezsen kimi mutlu edebilirsin ki…
Galiba bir çarşamba günüydü dışarı çıktım, hava yağmurlu. Güneş batmak üzere ama havada bir karartı var. Gökyüzüne bakar bakmaz, içimden tek geçirdiğim şey ‘’Gökyüzü benim yerimi ağlıyor.’’ oldu. O yağmur altın da kaç saat dolaştım bilmiyorum. Bayır çıktım çıktım, başımı bile kaldırmadan hep önüme baktım, dalıp gittim. Sonunda yağmur durdu kafamı kaldırıp derin bir nefes aldım çünkü artık geri dönmem lazımdı. Geri dönerken bir an dona kaldım ve gördüğüme inanamayıp dönüp tekrar baktım. Saatler önce ağlayan kapkara gökyüzü, bambaşkaydı. Büyüleyiciydi… Bir dağın arkasına doğru saklanan güneşin ışığı, gökyüzünü renk kuşağına döndürmüştü. Fark etmeden kendime benzettiğim o kapkara gökyüzü artık tanınmayacak kadar güzeldi. Başımı kaldırıp baktığım o an içimdeki o kapkara duygular aynı gökyüzü gibi rengarenk oldu. İçimi ferahlattı, mutlu etti. İşte o zaman anladım insanın en ufak bir anda bile nasıl içinin ferahlaya bileceğini..