Bilinç bir bireyin, yazarın, bilim insanının, elindeki fikri malzeme ile oluşturduğu alamet-i farikasıdır. -Her okuyan, her ünvan sahibi bilince ulaşmıyor maalesef!-Nasıl ki, okumayı öğrenmek için bir alfabeye ve bu alfabeyi öğrenmeye ihtiyacımız var. Bilince varmak için de önce bilgiyi soyutlaştırmak sonra simge veya metaforla doğrudan bir ürün ile hayata dahil etmek gerekir.
Okumak, temel bilgilenme, metodu olan alfabenin öğrenilmesi…
İkinci aşama, kelimelerin Temel anlamlarının ve yan anlamlarını bilinmesi…
Bir üst aşama kelimelerin metaforik anlamlarını ve simgesel temsiliyetlerinin anlaşılması
İste bu safha bilginin bilince dönüştüğü artık; ürünün, eserin, fikrin temel haliyle bilginin soyutlaşmış hali olarak düşünülebilir.
Bu temel aşama…
Bunun bir üst aşaması, kullandığımız kelimelerin artık başka bir boyutta değerlendirilmesi, bu kelimlere başka anlamlar yüklenmesi ve karşı tarafın da yüklenen haliyle bunları anlaması…
-Bu arada dediğim gibi- Bu ikinci aşamada artık soyutlama yeteneğine haiz ve bilinçli bir sunucudan bahsedebiliriz. – Burada sunucu nedir bizim için sonucu: Bilim adamı olabilir, öğretici olabilir yönetici olabilir bilgiyi işleyen herhangi bir mekanizma olabilir.-
öğrenmede ve öğrenmekte daha önemli bir boyut var. bugüne kadar bu boyut işlenmedi. doğrudan şahsım bu konuya açıklık getireceğim. Eğitimde,iletişimde, ikna edici bütün konuşma ve varsayımlarda bilginin, maddenin , ürünün soyut olarak sunulması işleniyor.
Bilginin soyut işlenmesinin sebebi: sunulan şeye bir bilinmezlik katarak onu yüceleştirmek böylece karşı tarafı manipüle etmek ve kendi fikrini dayatmak…
Benim açıklığa kavuşturmak istediğim:
Soyutun somut olarak ifade edilmesi, herhangi bir soyut fikrin görsel bir metafor ile sunulması,
öğrenmeyi ve anlamayı kesinlikle çok ciddi boyutlarda kolaylaştıracaktır.
Örneğin, soyut haliyle acele etmek veya acelecilik. somut olarak şu şekilde ifade edilebilir: Dikenleri olan çalılık bir alanda hızlıca yürüyüp kollara zarar vermek, kolları kanatmak, diğeri: Bir aracın kolay geçemeyeceği bir yerden hızlıca gitmek ve aynaları kırmak.
Bilgiyi sunmak, artık basit ve pasif olarak değerlendiriliyor. Evet bilgiyi sunmak basit ve pasif olarak değerlendiriliyor çünkü Bilgi çok kolay ulaşılabilir ucuz bir malzeme….
-Burada bilginin kalitesinden bahsetmiyorum-
Bilginin kalitesi ve geçerliliği kurumsal bilgi yöneticiler, kurumsal bilgi işleyiciler, ve bunların resmi ve yetkilendirilmiş kurumlar tarafından kanıtlaması veya kabul görmesi ciddi önem arz ediyor. Eğer bir bilgi bu kurumlar tarafından onaylanmıyorsa -maalesef- kabul görmez.
Eğer bir bilgi, bilim çevrelerince uygun görülmüyorsa kalitesi ve gerçekliği tartışılmaz bir biçimde reddedilir.( Bilginin mafyası: üniversite, veya ünvan…) Çünkü Bilgi üniversitelerin tekelindedir. Bu sebeple, sürekli kendini tekrar eden bilim dünyasına, kendini tekrar eden basit fikirler ve bilgiler görüyoruz. Çünkü hiç kimse aşırıya gitmek istemiyor. açık bir şekilde şunu söyleyebilirim bugün Darwin yaşasa ve mevcut bilim dünyasında fikirlerini ortaya koysa -kesinlikle- o günkü kadar özgürlükçü bir ortam bulamaz ve ciddi şekilde bilim çevrelerince meczup olmakla suçlanır. Aslında bu konuda bilimsel özgürlük geriye gidiyor diyebiliriz.
Eskiden kilisenin tekeline olan bilgi, bugün bilgi işleylicilerin elindedir. Sadece kurum değiştirmiştir.
Şayet sizi heyecanlandıran bir fikir veya bilgiye ulaşırsanız kesinlikle bunun tekeldışı olduğunu bilmeniz gerekir ve mutlaka o bilginin peşinde gidin çünkü o sizin bilincinizi gerçek anlamda açacaktır.