Bilgi Okuryazarlığı ve Yaşam Boyu Öğrenme

Bilgi Okuryazarlık Nedir?

Bilgi okuryazarlığı ifadesi ilk olarak 1970’li yılların başında Paul Zurkowski tarafından yazılan bir raporda “işleriyle ilgili bilgi kaynaklarını kullanabilmek üzere bireylerin eğitilmesi” olarak tanımlanmıştır (Webber and Johnston, 2000; Doyle, 1994). Bilgi okuryazarlığı kavramının özellikle 80‘li yıllardan itibaren, hem kurumların hazırlattığı raporlarda hem de kişilerin kendi çabalarıyla yaptıkları çalışmalarda sıklıkla tartışılmaya başlandığı görülmektedir (ALA, 1989; Durrance, 1984; Cross, 1986). Bu dönemde bilgi okuryazarı olmanın gerekliliği, bilgi çağının bilgi patlaması yaratmasıyla ilişkilendirilmiştir (Presidential Committee, 1989). Hatta Amerikan Kütüphaneciler Birliği∗ ’nin raporunda (1989) Amerikan toplumunu “Bilgi Çağı” kadar değişime uğratan başka hiçbir etkinin olmadığından bahsedilmektedir. Bu dönemde yapılan tanımlara bakıldığında ise, bilgi okuryazarlığı kavramının içerik olarak pek de değişmediğini söylemek mümkündür. Nitekim 80’li ve 90’lı yıllarda yapılan tanımlarda bilgi okuryazarlığı yine “insanların ihtiyaç duyduğu bilgiye nereden ve nasıl ulaşacağını bilmesi ve bu bilgiyi kullanabilmesi” olarak tanımlanmıştır (Presidental Committe 1989; Durrance 1984; Cross 1986).

1992 yılında Doyle tarafından yapılan bir çalışmada bilgi okuryazarlığı ilk kez oldukça kapsamlı olarak ele alınmıştır. Doyle (1994: 2-3)’a göre bilgi okuryazarı kişi:

• Doğru ve yeterli bilginin karar verme için temel oluşturduğunun bilincindedir.

• Bilgi gereksinimini fark eder.

• Bilgi gereksinimine dayalı olarak soruları formüle eder.

• Bilginin potansiyel kaynaklarını belirler.

• Başarılı bir arama stratejisi geliştirir.

• Bilgisayar ve diğer teknolojileri kullanarak bilgi kaynaklarına erişir.

• Bilgiyi değerlendirir.

• Uygulamada kullanmak üzere bilgiyi düzenler.

• Mevcut bilgi yapısı içerisinde yeni bilgiyi birleştirir.

• Bilgiyi eleştirel düşünme ve sorun çözmede kullanır.

Tanımlara bakıldığında bilgi okuryazarlığının bilgiye erişme ve bilgiyi kullanma süreci içinde değerlendirilebilecek birçok beceriye işaret ettiği görülmektedir. Bilginin üretildiği ve paylaşıldığı ortamın çeşitlendiği ve karmaşıklaştığı bir dönemde, bilgiye erişimde teknoloji kullanımı bilgi okuryazarlığının vazgeçilmez bir unsurudur. Bunun yanında aynı koşullarda aldatıcı ya da yanlı bilgilerin de kolayca sunulduğu dikkate alınarak eleştirel düşünme ve sentez yeteneği ile yararlı bilginin ayrılması becerileri de bilgi okuryazarlığının vazgeçilmezlerindendir.

Yaşam Boyu Öğrenme Nedir?

Modern anlamda devletlerin kurulması ile eğitim ve öğretim işi devletin asli görevi olmuştur. Bu bağlamda özellikle 19. yüzyıldan başlayarak belirli yaş grupları zorunlu eğitim ve öğretime tabi tutulmuşlardır. Bilimsel ve teknik anlamda var olan bilgi değişiminin hayli yavaş olduğu bu dönemde, eğitim kurumları aracılığıyla kazanılan bilgi ve beceriler, ortalama bir insana yaşamı boyunca yetmiştir. Ancak özellikle geçen yüzyılın ortalarından itibaren yaşanan değişim ve gelişim hızı, öğretilen bilgilerin kişiler için ileriki dönemlerde geçerliğini ve yararlılığını yitirmesine neden olmuştur. Böylece bilinenlerin yeni nesillere aktarılması olarak görülen eğitimin yetersizliği konusunda görüşler dile getirilmeye başlanmıştır. Daha 1931 yılında A. N. Whitehead bu endişeyi: “Artık insanların gençliklerinde öğrendikleri şeylerin onların yaşamları boyunca kullanmaları savı geçersiz hâle gelmiştir” sözleri ile belirtmiştir. Bugün çok önemli değişimlerin meydana gelme süresi bir insanın ömründen daha kısadır. Bundan dolayı verilecek eğitim insanları olabilecek yeni koşullara hazırlayıcı nitelikte olmalıdır. (Akbaş ve Özdemir, 2002)

Çağın gerektirdiği yeterlikte bireyler yetiştirilmesinde eğitimin yeniden yapılandırılmasının gerekliliğine işaret eden rapor ve girişimlere 1970’lerden başlayarak sıkça rastlanmıştır. Sorun tespiti ve çözüm önerilerine ilişkin hazırlanan raporlarda, yeni süreçte eğitimin niteliğinden bahsedilirken eleştirel düşünme, sorun çözme, öğrenmeyi öğrenme, aktif öğrenme, yaşam boyu öğrenme gibi kavramların sıkça vurgulandığı görülmüştür (Polat, 2005: 34). Yetişkin eğitimi ve sürekli eğitim gibi kavramlarla eş anlamda kullanılan yaşam boyu öğrenme, Candy (1994:2) tarafından kişilerin yaşamları boyunca kazandıkları bilgileri, değerleri, becerileri ve anlayışları artıran ve güçlendiren, bunları gerçek yaşamda uygulayabilmeyi sağlayan destekleyici bir süreç olarak tanımlanmıştır. Yaşam boyu öğrenme, eğitimde yeniden yapılanmada anahtar kavram olarak ilk kez 1970 yılında Paul Lengrand tarafından UNESCO Konferansı’nda sunulan “Yaşam Boyu Öğrenmeye Giriş” adlı bir bildiri ile gündeme gelmiştir. Daha sonra, 1972 yılında Uluslararası Eğitimi Geliştirme Komisyonu’nun yaşam boyu öğrenmenin gerekliliğine işaret eden “Dünya Eğitiminin Bugünü ve Yarını” adlı bir raporu yayınlamıştır. Raporda eğitimin, kişileri henüz var olmayan bir topluma hazırlama amacıyla resmi ve resmi olmayan kanallarla yaşam boyu sürecek bir etkinlik olması gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu doğrultuda şu öneriler getirilmiştir:

1. Eğitimi okul yaşı ve okul binaları ile sınırlamak yanlıştır.

2. Eğitim, hem okul eğitimini hem de okul dışı eğitimi kapsayan tüm eğitsel etkinliğin temel bileşeni olarak düşünülmelidir.

3. Eğitsel etkinlik daha esnek olmalıdır.

4. Kısaca eğitim yaşam kadar uzun bir var oluşsal süreklilik olarak tasarlanmalıdır (EURYDICE European Unit, 2000:9; UNESCO World Report, 2005:76).

1973 yılında bu kez OECD ekonomik gelişimde eğitime dikkat çekmek adına, “Sürekli Eğitim: Yaşam Boyu Öğrenme İçin Bir Strateji” adlı raporu yayınlamıştır. Raporda evrensel ekonomi ve rekabet gücü için yetişmiş insana gereksinim duyulduğuna, mesleki başarıda kişinin kendini sürekli yenilemesinin önemli olduğuna işaret edilmiştir (EURYDICE European Unit, 2000:9).

Kaynaklar (Zaman, para, mekân, materyal ve personel paylaşımı) Kişilerarası ilişkiler (Takım çalışması, başkalarına öğretme, müşteri hizmetleri, liderlik, görüşme becerileri, farklı kültürde insanlarla çalışma). Bilgi (Verinin elde edilmesi ve değerlendirilmesi, dosyaların düzenlenmesi ve korunması, bilginin yorumlanması, iletilmesi ve kullanılmasında bilgisayarların kullanılması).

Bilgi Okuryazar ve Yaşam Boyu Öğrenme Nedir?

Bilginin ve bilgi kaynaklarının sayısındaki hızlı artış, içinde bulunduğumuz dönemin “Bilgi Çağı” olarak adlandırılmasını sağlamıştır. Her ne kadar içinde bulunulan dönem bilgi çağı olarak adlandırılsa da, bu bilgi yığını içinde insanların ihtiyaç duydukları bilgiyi nereden ve nasıl temin edeceklerini ya da elde ettikleri bilgiyi işlerinin hangi noktasında kullanacaklarını bilememesi; daha da önemlisi elde ettikleri bilginin güvenilirliğinden emin olmaması büyük bir problem haline gelmiştir. Bilgi okuryazarı olmak, toplumda her seviden her insanın sahip olması gereken bir yetkinliktir. Bir diğer deyişle sadece okuldaki dersleri için araştırma yapması gereken öğrencilerin değil; herhangi bir konuda karar vermesi gereken herkes için gereklidir. Bilgi okuryazarlığı, yaşam boyu öğrenmenin temel yapıtaşıdır. Yaşam boyu öğrenmenin temelleri ise ancak okulda atılabilir. Özellikle yükseköğretim kurumlarındaki öğrencilerin, çeşitli kaynaklardan elde ettikleri bilgiyi aktif bir biçimde yaşamlarının her alanında analitik bir düşünceyle kullanması ve uygulaması beklenmektedir. Çeşitli bilgi kaynaklarının kullanımı sonucu oluşan öğrenim genellikle kaynağa dayalı öğrenim olarak adlandırılmaktadır (AASL/AECT,1998; ALA 2000; Spitzer, Eisenberg and Lowe, 1998; Kurbanoğlu 2001).

Kaynağa dayalı öğrenim her formattaki bilginin öğrenciler tarafından etkin şekilde kullanımını gerektirir. Öğrencilerin, hangi formatta olduğuna bakmaksızın karşılaştıkları her türlü bilgiyi etkin bir şekilde kullanabilmesi, onların çok iyi birer bilgi okuryazarı olması ve bilgiyi hayata doğru uygulamasıyla mümkündür. Bilgi okuryazarlığı ise kazanılan ve geliştirilen bir beceridir. Araştırma metotları dersi de öğrencilerin bu becerisini geliştirmeyi hedeflemektedir. Türkiye’de, yükseköğrenimde zorunlu olmamakla birlikte pek çok bölümde verilen araştırma metotları dersinin temel amacı, öğrencilerin aradıkları bilgiyi nerede, nasıl bulacaklarını, buldukları bilginin doğru olup olmadığına nasıl karar vereceklerini ve doğru olduğuna karar verdikleri bilgiyi nasıl kullanacaklarını öğretmektir. Dolayısıyla kısaca bu dersin amacı, öğrencileri iyi birer bilgi okuryazarı ve hayata doğru uygulayıcı olmasını sağlamak ve iyi bir yaşam boyu öğrenen kişi olmaları için gerekli donanımlara sahip olmalarını sağlamaktır. Nitekim bilgi miktarındaki artış bilgiye ulaşma becerilerinin gelişmesini gerektirirken, sürekli yeni bilgi üretimi yaşam boyu öğrenmeyi zorunlu kılmaktadır. Elektronik ortamdaki bilginin artması, bilginin eğitim, öğretim ve araştırmalarda etkin olarak kullanılmasının ve yaşam boyu öğrenmenin gerekliliği, bilgi okuryazarlığı becerilerinin yükseköğretimde kazanılmış olmasını zorunlu hale getirmektedir.

Kaynakça

https://asosjournal.com/?mod=makale_tr_ozet&makale_id=35364

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/307258

http://eprints.rclis.org/12661/#:~:text=Herhangi%20bir%20sorunun%20%C3%A7%C3%B6z%C3%BCm%C3%BCnde%20gereksinim,boyu%20%C3%B6%C4%9Frenmenin%20de%20temel%20ta%C5%9F%C4%B1d%C4%B1r.

nisa-canki
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
BAŞLANGIÇ
Sonraki
Bulut Bilişimin Hayatımızdaki Önemi

Bulut Bilişimin Hayatımızdaki Önemi

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.