“Bazı biberlerdeki acı tadın nedeninin, bitkisinin tohumlarında ‘düşmanlara karşı’ savunma mekanizması geliştirmesi olduğu ortaya çıktı.” diye bir yazıyla karşılaştım geçenlerde, bu yazı şu soruyu doğuruyor: Yani insan mı biberi taklit ediyor ? Yoksa biber mi insanı… Misal: Bizi üzen ya da bize zarar vereceğini düşündüğümüz insanlara karşı bir savunma mekanizması oluştururuz ki bu da samimiyetten uzak, mesafeli davranış olarak kendini gösterir.
Güvenmediğimiz insana kalbimizi açmayız bazende sevmediğimiz, haz etmediğimiz insanların yanında bir şey konuşmayız kimi zaman sevdiğimiz güvenmek istediğimiz insanların karakterlerinden dolayı onlara kalbimizi açmaya çekiniriz. Bu savunma mekanizması dediğimiz de bir bakıma elimizde olmadan gelişir. Güvenimizi kazanan insanlara ruhumuzu teslim ettiğimizde genelde hata yapmış oluruz çünkü o insanlar genelde “iyi insan” maskesinin arkasına saklanan, biberin tohumlarına ulaşmaya çalışan böcek ve mantarlardır. İstediklerine ulaşır ve biberi öylece bırakıp giderler. Biz insanlar da kırıldıkça daha acı yaparız kendimizi,daha yüksek duvarlar öreriz, bu duvarları aşanlar ise bizim gerçek dostlarımızdır onlar bizim hayatımızda kalbimize dokunabilen kuşlardır ne kadar acı olursak olalım onlar bu acıya duyarlıdır ve duvarlarımızı ne kadar yükseltirsek yükseltelim onlar her zaman o duvarın üstünden geçmeyi başarır çünkü onlar kalbimize en yakın kişilerdendir.