#ÇokYalnızımLan serisi ile adı üstünde saçmalayacağız gari, okuyuverin bari ツ
Düşünüyordum; niye ‘ana sayfa’ var da ‘baba’ sayfa yok? Ne varsa ana’larda var da ondan?!Ana gibi yar olmaz, (Ane’dir o, ana olsa duramazsın!) Roma gibi diyar olmaz! Valla. Çok güzel. Roma yani! Orda yaşamak isterdim. Annem de güzel ayrıca. E, benden belli değil mi?
Eben deyince, aklıma geldin birden! Nasılsın sevgilim benden gideli?! Hangi masumun kanındasın? Çok da fifi gerçi! Öyle çağrıştırınca ılık ılık. Hava da öyle; ılık. Ne güzel. Sıcağı sevmiyom ben.
Sıcak deyince de; ne güzeldi be o günler?! O günler, hangi günlerdir? Yani neye tekabül eder? Bir de “O gün bugündür!” diye bi’şey var. Haber alamadım senden… gibi!
Haber almak iyidir. Ama haberler de hep asmalı, kesmeli, kavgalı, gürültülü, savaşlı, çıkarlı, mıkarlı be kardeşim! (Gel kardeşim, elini ver bana… Gel kardeşim, ye iç gül oynaaa…) İzleyesim olmuyo hiç. Babam sever izlemeyi, işten gelir, hemen “Tv.yi aç da bi ajansı alalım” der!
Ajans, tuhaf bi kelime. Haber ajansı var, Cast Ajansı var filan. Bi de “Ajan” var ama o ne alaka şimdi ben de anlamadım! James Bond’da Bond’du zamanında be! Cüneyt Arkın’da ne yakışırdı di mi ona? Pii… En çok Pierce Brosnan’ı yakıştırdıydım ben Bond’a…
Ama süper kahramanları severim ben. Görünmez olmak isterdim bi’ süper kahraman olacaksam?! Tabii… Görünmez olursam, kimse göremez. (Doğal olarak!) Görünmeyince de her bir şeycikleri yapardım! Tabii… Ay, düşününce çok komik. Neler neler yapardım ha? Mesela, benim hakkımda ne konuşuyorlar diye arkadaşın, eşin, dostun yanına giderdim gizliden görünmeden. Sonra evlere girerdim, kim nasıl yaşıyor bakmak için. Meraklı da değilimdir ama bu pis düşünce nerden geldi aklıma bilmem!? Bir Mustang alır kaçırırdım mesela, gezer gezer getirirdim geri. Tabii canım, ne çalıcam, görünmezim ben, istediğim zaman alabilirim ki akıllım!? Hayret bi’şey ya! Bu arada hiç de anlamam ha arabalardan ama Mustang iyidir, nostaljiktir, eskidir lakin can’dır.
Can deyince, sıkıldım be… Gerçi sıkı can iyidir derler, kolay çıkmaz babından. Çıkıp iki insan mı görsem, toplu taşıma kullansam da halkın arasına mı karışsam? Karıştırmayayım şimdi aklımı öyle-böyle?! Zaten iki gıdım var. Olmayan da nasıl karışsın gerçi? Olmayan deyince de hep; “Olan var olmayan var” diyesim gelir.Bi de “Su gelir güldür güldür, gel de yar beni güldür!” diyesim gelir! Belki Ankara’dan abim gelir. Ne gelirse gelsin, hayırla gelsin be ya.
Dur iki müzik dinleyim de kendime geleyim. Acık da dans etmek lazım. Tabii… Geç aynanın karşısına, dans et içinden geldiği gibi. At göbecikleri de erit acık, ne o öyle ya?
Göbek atmak da ne gıcık bi’şeydir yahu?! Düğün çağrıştırır göbek atmak bana. Iyy… Hiç sevmem. Zorla götürülürdük küçükken. Saçma salak giyinir-süslenirsin, süs bebeği gibi oturursun tanımadığın bi’ sürü insanın olduğu masaya. Aslında masaya oturmuyosun tabii, sandalyeye oturuyosun da işte nedense öyle söyleniyo?!
Neyse dağılmayım şimdi, biri gelir misafir neyin, bi’de toplama derdi olmasın! (Beni böyle sev, seveceksen ツ )
Biri gelir deyince; “Kak kız kak, acık da sen oyna. İki kıvır, iki sallan pistte. Bakarsın biri gelir beyaz atlı matlı da, kısmetin çıkar.” diye çekiştirmezler miydi? Ah, şimdiki kıvamda olacaktım da, saçından tuttuğum gibi atıverecektim duvardan duvara. Niçin beyaz atlıyı bekliyor olayım yahu, at mı kaldı şimdi ulaşımda? Arabayla gelir, yatla gelir, jetle gelir gelecekse, Allahallah ya?!. Ayrıca o damadın-gelinin çilesi nedir arkadaş, tek tek gezip el öperler? Gerçi onlar da az değil, kendileri de istiyor; ‘İstemem yan cebime’ misali. Tabii canım. Ne gerek varsa onca masraf ediyorlar ya el alemi eğlendirecekler de ele güne hava atacaklar diye borç harç yapıp. Lakin ne elde kalır ne avuçta. E, ne yapmak lazım. Düğün yapmak lazım. Neden? E, altını üstünü getirecekler ya davetliler? Takı yahu, takı takacaklar ya?
(Al bu takıtukaları takatukacı’ya götür. Takatukacı ‘Bu ne be, takıtuka getirmişsiniz, ben takatukacı’yım, aha da tabelada kocaman yazıyor, kör müsünüz?’ derse al o takıtukaları…)
Yazıktır, günahtır ya!..
“Günahtır kızım…” derdi babaannem eskiden; “O tabağındaki bitecek. Nimet o… Onu bulamayan var. Hem arkandan ağlar sonra!” Hiç görmedim gerçi bu güne kadar bitiremediğim bi’ karnabaharın gözünde yaş?! Gözünü de görmedim ya, neyse!
Ben gün yüzü gördüm mü ki, geceden şikayet edeyim? (Ne dedim şimdi ben?!.)
Esasen sen ne diyosun? Şşş… Kime diyorum? Sen, Pc başındaki! Hıhı… Sen! Napıyosun yav burda? İşin gücün yok mu yavrucum senin, oturmuş okuyup duruyo bıdır bıdır ya! Şaka la şaka… Okuyucan tabii… Adı üstünde; “Okuyucu”sun sen! (Bir de pavyonlarda, gazinolarda şarkıcılara “okuyucu” derlerdi eskiden. Valla… Herhalde yani… Öyle hatırlıyorum Türk filmlerinden. İvit… ) O yüzden otur oturduğun yerde, okuyuculuğunu bil!. Kır dizini otur da iki kelime bi’şey oku! Kırma gerçi kıyamam şimdi durduk yere, çünkü hatır için çiğ tavuk yenmez.
Ay, zaten okuyosun di mi? Neyse sen bana bakma, anca televizyona bak… Ne o öyle televizyonuydu, sebze-böcük yetiştirmeceydi elin sanal tarlasında, otu-boku devirmeceydi şebelek bi’ yaratıkla, aptal-salak-sepelek aylaklıktı pc, tablet karşısında? Şaka şaka… Onu da yapıcan tabii. Ama sabahın köründen gecenin seherine değil. Arada bi’kalk da bilgisayarın başından gün yüzü gör. Ne o öyle gözlerinin altı olmuş mosmor?!
Bi de ‘Mor Ve Ötesi’ var tabii… Serbest çağrıştırdı şimdi bak görüyor musun?. Serbest atış bi nevii… Nev’i dinlerim arada radyoda neyin çıktığında. Yanık yanık söyler Türk Sanat Musikisinin bazı eserlerini. Hani ‘Bir Nev-i Alaturka’ albümü var ya? O güzel bak… Zaten hep güzel bak çünkü; güzel bakarsan güzel görürsün.
Benim de kafam pek güzel. Bergamotluyu fazla kaçırdım ellaham. Gerçi kapuçinoyla cila yapmayaydım iyiydi, fazla geldi sanırsam.
O değil de benim halim n’olacak? Ne diyecektim, neler anlattım?
Bi’şeyden çıktımdı ben yola ama…
Çok Yalnızım Lan(ÇYL Hikayeleri)
İklim´in Dora´n