Bugün Hürmüz ile hayatımız hakkında serzenişlerde bulunmak için buluştuk. Normalde her zaman yaparız bunu ama sonunu genelde iyi olucaz düzelicez diyip bağlıyoruz. Bu sefer öyle olmadı. Birbirimizi itin gtüne soktuk, orada da bıraktık. Çünkü bazen yakın arkadaşların birbirini zorbalaması ve kendine getirmesi gerekebilir. Ben de böyle bir şey yapılsın istedim bana. Hür irademle itin gtüne sokulmak benim de hakkım.
Bu arada evet Hürmüz çünkü öyle. Talİbi çoksa bu benim suçum değil. Artık adı Hürmüz.
“Off bilmiyorum Hürmüz ne yapmam lazım. Üst üste saçma sapan şeyler yaşayıp duruyoruz farkında değil misin? Sanki herkes hayatını yoluna koymuş ama biz her şeye geç kalmışız gibi. Hatta bu konuşmayı yapmaya bile geç kaldık. Kaç aydır buluşmaya çalışıyoruz biz?”
“Galiba üç ay falan oldu.”
“Üç ay. ÜÇ AY! Ve aramızda yarım saatlik falan bir ulaşım mesafesi var. Nasıl olabiliyor ya bu?”
“E kanka benim aile işleri çok yoğundu biliyorsun sen de okula gidiyorsun. Aslında normal.”
Sorgular gibi baktım. O da biliyordu normal olmadığını çünkü bizim dışımızda gelişen olayların hayatımıza müdahale etmesine çok izin veriyorduk. Şu anda da sadece işleri normalleştirmeye ve herkesleşmeye çalışıyorduk. Ama zordu tabi. Neticede ben zaten birbirimizi gömeceğimizi düşünüyordum.
“Yani biliyorum normal değil ama mevcut durumda ne geliyor elimizden sen söyle? Hasta anneannem için üzülüyorum ama hayatımızı büyük ölçüde etkiliyor bu. Üstelik saçma sapan akraba işleriyle uğraşmaktan kadına zaman ayıramıyoruz neredeyse. “
“Yine ne yaptılar ya?”
“Dayımların hak etmediğim saldırgan tavırları ve hasta birine yardım etmeyi bir lütuf olarak görmelerinden kaynaklı durumlar, biliyorsun. Yeni bir şey yok aslında. Saltburn’u izledin mi?”
Konu geçişleri benimle aynı olan tek kişi.
“Yok daha izlemedim kanka sen?”
“Ben de izlemedim ama nedense pek izleyesim yok. Gerçi izledikten sonra kesin hayranı olurum ama olsun.”
“E şimdi daha iyi mi anneannen?”
“Evet daha iyi ama işte kontrolleri falan olacak. E sen anlat artık.”
Anlatayım da hangi birini, sanki günde on kere mesajlaşmıyormuşuz gibi.
“Ne anlatayım aşkım?”
“Tırnakların için ne zaman gideceksin doktora?”
Uzun süredir mükemmel olan ve kimsenin kendi tırnaklarım olduğuna inanmadığı o tırnaklarım yerini beş altı sene önce ki berbat haline bıraktı. Tabi kendi kendine olmadı ama yani bir anda oldu. Doktora da gitmedim çünkü dönemsel olarak iyileşiyor. Sonra yine aynı. Bende geçiştiriyorum. Sanki tırnak başkasının tırnağı gibi. Yine ben çekiyorum ceremesini.
“İşte bütler de bitsin öyle gidicem kanka. “
“Gitmicen yani.”
: )
“Evt.”
“Harikasın. Tırnaklarını kerpetenle aldırmak zorunda kaldığında da böyle gülersin.”
“Hayırdır kaçırılıyor muyum?”
“HAHAHAA FALDA Kİ GİBİ Mİ?”
Geçenlerde bir tanıdığın falı çıkıyormuş diye bir duyum alınca hemen bardak fotoğrafı attım. Yorum uzun süre sonra geldi ama ne gelmek. Fala göre ya kaçırılıyorum, ya kötü yola düşüyorum (opsiyonel) ya da salağın tekiyim. D hepsi birden bile olabilir. Korkunç bir faldı ve bakan kişi de tanıdık olunca biraz da gerdi açıkçası. Çünkü sizi birisi cute girl olarak biliyorsa ve siz aslında bazen cute girl iseniz tanıdıklar panikleyebilir. Çünkü onların istediği gibi davranmamışsınızdır. Çünkü insanlar diğer insanları kendi kafalarında kurdukları versiyonlarıyla tanır, buna göre yargılarlar, tahmin ettikleri sonuç gerçekleşmezse de bunun sorumlusu olarak sizi görürler.
Bu biraz dizi film izlemek gibi. Karakter görürüz, davranışlarını izleriz ama tam olarak da tanımadığımız için kendi değer yargılarımızdan farklı bir şey yapmadığı zaman da Twitter da anasına söveriz. Fatih değilse tabi. Kızılcık Şerbeti Fatih. Ona sövebilirsiniz. Ben izin veriyorum. Dizi demişken insanların bu haksız ve yersiz muhakemesinde bence son yıllarda özellikle alt orta ekonomik yapıya sahip insanlar (yani biz) için çok fazla yönlendirici bir unsur oldu. Özellikle senaristler halkın tepkisine göre karakterleri değiştirebiliyorlar. Dolayısıyla varlığı beni hiç ilgilendirmeyen ve benim varlığımın da aslında belli durumlar hariç (apartmanın kapısını tutmak vesaire) onu ilgilendirmemesi gereken komşu teyze onun istediği uzunlukta etek giyince mutlu oluyor istemediği kadar kısa bir etek giyince de mutsuz oluyor.
Ama size bir haberim var; biz televizyonda izlediğiniz ve tepkinize göre davranış değiştirebilecek oyuncular değiliz.
İşte Hürmüz’ün bahsettiği kaçırılma işi oydu.
Ama gün sonunda yine hiçbir noktaya bağlayamadık işi. Bazı dosyalar hızlıca kapanmıyor maalesef. Tıpkı bazı gecelerin hemen bitmemesi bazı gecelerin ise hiç başlayamaması gibi.