Öncelikle herkese merhaba. Profilimdeki ilk yazımda size kendimi ve profilimde bulunacak içerikleri tanıtmak istiyorum. Yapabileceğim en iyi şekilde buraya düzenli olarak içerik yükleyeceğim.
Kendimden bahsetmem gerekirse 20 yaşında üniversite öğrencisiyim. uzun zamandır yazmak istiyordum ve kooplog platformunu keşfetmemle ‘bir yerden başlamam lazım’ diye düşündüm. Bir yandan okuluma devam ederken 20 yaşının vermiş olduğu gelecek kaygısı ve duygusal boşluğumun ortasında var olma çabası gösteriyorum yalnızca.
Yazılarım hakkında da bahsedeyim biraz. Bu profilde hemen hemen her türlü konuda yazı görebilirsiniz. Planım yalnızca o an nasıl hissediyorsam veya ne hakkında konuşmak istiyorsam onu yazıya dökmek ve sizlerle paylaşmak. Asıl amacım burada bir kitleye sahip olmaktan ziyade kendimi yazma konusunda biraz da olsa geliştirmek ve içimdekileri dökmek.
Mizaç olarak oldukça içine kapanık ve dışarıya karşı soğuk bir kişi olduğumdan dolayı etrafımda pek insan yoktur ve bu yüzden düşündüklerimi, hislerimi paylaşacak pek bir yakınım yok. Yazmaya yönelmemin asıl sebebi de bu diyebilirim.
Özet olarak burada okuyacaklarınız bir arkadaşınızla konuşuyormuşsunuz gibi hissettirebilir.
Paylaşacağım konular ise daha çok günlük olmakla birlikte film veya dizi yorumundan ütopik dünyama, ahlaki konulardan hayat tavsiyelerine kadar çeşitlenebilir.
Ufaktan Başlayalım
Bugün kendi duygusal durumum hakkında konuşmak istiyorum çünkü şuan saat gece 22:55 ve iyi hissettiğim pek söylenemez. Üniversiteden aile evime gelmemin ardından evdeki huzursuz durum ve aşk hayatımdaki düzelmek bilmeyen durumlar bu ruh halimin başlıca sebepleri.
Okulun online devam etme kararı almasıyla eve geri dönmek zorunda kaldım ve bizim evdeki durum pek huzurlu aile tablosu sayılmaz. Kısaca anlatmam gerekirse babamın yaklaşık 3 yıl boyunca annemi aldatmasının ve bize tek kuruş getirmeyip, biraz üslubumu bozacak olsam da, rezil bir 3 yıl yaşatmasının ardından benim kendi öz babamın yaptıklarını, aynı zamanda annemin hayat arkadaşının kendisine layık gördüğünü, affedemiyor olmamdan ötürü kendisiyle aram biraz limonidir. Annemle daha sonra barıştılar gerçi ama bir kadın olarak sanırım kendimi annemin yerine koyduğum için hala bu konuda ona karşı pek iyi hissetmiyorum. Belki bunu başka bir zaman konuşabiliriz.
Bahsettiğim bu olayın ardından annemin ben ve kardeşlerimi alıp baba evine başka bir şehre götürdüğü yıl üniversite sınavına hazırlandığım ve sınava gireceğim şehri halihazırda seçtiğim için yarım yamalak aldığım kitaplarla çalıştım ve uzun saatler yol çekip sınava girdim. Tahmin edebileceğiniz üzere sınav pek de iyi geçmedi ve o zamanlar pek de iyi olmadığını düşündüğüm bir bölümü tercih etmek zorunda kaldım sırf tekrar hazırlanmak istemediğim için. Daha sonraki yıl da zaten üniversite sınavı için baraj kaldırıldı. Fakat her şerde bir hayır olduğu için şuan tercih ettiğim bölümden oldukça memnunum, hatta severek yapacağım bir meslek olacağını düşünüyorum. Bu arada henüz 2. sınıfım, bakalım…
Evdeki durum bu olduğu gibi geçtiğimiz yaz sonunda seçtiğim meslek ve sektör dolayısıyla babamın durumuna rağmen körü körüne güvendiğim erkek arkadaşımdan ayrılmak durumunda kaldım. Sebebi oldukça saçma olduğu gibi daha sonrasında düzenli bir ilişki kuramadım ve kurabileceğime olan inancımı da kaybetmek üzereyim.
Yeni insanlarla tanışmaya ve gerçekten güzel ve ileriye dönük olmasını istediğim bir ilişkiye sahip olmaya çalışıyorum. Ancak ben ne kadar denersem karşıma bir o kadar kötü insanlar denk geliyor. “Bunun sebebi ben miyim acaba?” diye düşünmekten kendimi alamıyorum doğrusu. Çünkü arkadaşlarımın çoğunun, yani 3 arkadaşımdan ikisinin, düzenli ve güzel giden ilişkileri varken benim bu kadar bir baltaya sap olamayan adamlara denk gelmem ya kaderdir ya da benim suçum. Siz lütfen kader diyin, olur mu?
Sanırım bugünlük bu kadar. Yorgunluktan pek yazamadım gibi ama umarım yazma becerilerim iyiye gider.
Diğer yazılarımda görüşmek üzere.