Kendimi tanıtmakla işe başlayayım diyorum. İlk konunun bu olması ne kötü. Yahu, bu benim sahiplerim-ki kendileri öyle sanmakta, bana kimse sahip olmaz- ne kadar salaklar! Sarı kedi ne ya? Evet, sarıyım ve de kediyim. Ama bu benim ayırt edici bir adım olmasını engellememeli bence. Düşündüler, düşündüler bunu buldular geri zekâlılar! Annemin adı Necla’ydı hâlbuki. Demek ki onu daha bir ev halkından saymışlar. Kendilerininkine benzer bir isim vermişler ona. Bir de Hasan var. Anne, onu kayınpederi Hasan Bey’e benzetirmiş uysallıkta. Ondan adını Hasan koymuşlar. Daha doğrusu dedesi kedinin adını bu mantıkla Hasan koymuşlar. Çocuğu ve torunu da Hasan’ın aynısının tıpkısı çıkınca hiç isim değiştirmek gereği duymamışlar; ikinci Hasan, üçüncü Hasan deyivermişler. Hasanların hepsi de tekir- beyaz karışımı, bol tüylü kedilerdir. Ben de bol tüylüyüm. Tilki gibi de bir kuyruğum var. Babam Raşit’e benzermişim. Babamın adı da mustarip olduğu Raşitizm hastalığından gelirmiş. Annem Necla, az tüylü, uysal bir kadındı.
Beni severler bu evde! Yani özgürüm en azından. Kısırlaştırmadılar. Canım sevgili çekince kendimi dışarı atmama izin veriyorlar. Bir keresinde on altı gün gelmedim eve. Öldüm sanmışlar. On altı gün sonra, sevgililerim için mücadele ederken diğer kediler tarafından yediğim darbelerle yaralanan naçiz vücudumla döndüğümde, evin aslında çok titiz olan kızının beni bir kucaklaması vardı görmeliydiniz. “Seni azgın” diye sevdi bile beni ve pis yaralarımı. Oğlunun zampara olmasından gurur duyan erkek analarına benziyordu. Gıcık oldum; tırmaladım kolunu biraz. Sevgiden yapıyorum sandı. Erkek arkadaşı, tırmaladığımı gördü. “Ya, mikrop falan kapmıştır; kuduz falan olursun, elleme” dedi. Pis pis baktım denyoya. Sen kimsin yahu? Bugün var, yarın yoksun! Haddini bil, hipokondriyak İshak! Sen gidersin, ben kalırım oğlum!
Kızın babasıyla biraz problemimiz var, o ayrı. Geçen gün bir robot kedi almış kızcağız. Herhalde hep dizinin dibinde duran, uysal bir şey istedi. Tarzı böyle bu kızın; İshak da biraz kılıbık; hep böyle diz dibi biti. Beta bile değil zeta erkeği kendisi. Neyse, kızcağız robot kedi almış. Evin babası-bakınız ne kadar mesafeliyim ona- sevdi bu robot kediyi. “Oh, ne iyi; buna bir tekme atsam olan sadece paramıza olur; ötekisi gibi vicdan yapmak zorunda kalmam” dedi. Psikopat herif! Tom’u bile bir kere dövmüştü bu manyak. Tom, kocaman Collie cinsi bir köpekti. O koca cüssesine inat, çocuklar gibi ağladı o gece.
Ama anne bir tanedir. Süt desen onda, mama desen onda. Sevgi, şefkat hep onda! Bir de dışarı kadar dayanamayıp saksıya dışkımı yaptığında kızmıyor, temizliyor garibim. Anne, anneliği meslek edinmiş bir kadın. Sadece bana değil, otuzunu aşmış evlatlarına da süt, su, mama falan taşıyor. Ben olsam hayatta yapmam böyle bir şey. On sekiz günlük olup reşit olan yavruyla işim olmaz benim artık!
Bizim Hasan’a benzemem ben. Hasan uysal bir kedidir. Geçen gün anne onu yıkadı bile. Kedi yıkanır mı be; kediliğin yüz karası. Ha İshak, ha Hasan! Kadın milleti bunlarda ne bulur bilmem!
Neyse şimdi ben balkona çıkıp manzaraya karşı kestireyim. Yapacak daha iyi bir işim mi var? Sefam olsun!