Ben ne yaptım, ben bunu nasıl yaptım, gözüm nasıl bu kadar kör oldu?
Kaçtığın yok saydığın gerçekler gelip senin yakana yapışıyor. İşte o zaman farkına varıyorsun her şeyin. İçine bir ateş doluyor, bu ateşin adı pişmanlık. Kendini affetmediğin sürece içinde yanacak bir ateş. Affetsen de külleri hep var olacak bir ateş. Unuttuğunu sanacaksın çünkü kendini affedeceksin affetmeye çalışacaksın. Ama o kül hiç ummadığın anda kendini hissettirecek.
benim içimdeki ateş sönmedi. Ben bugün gerçeklerle yüzleştim. İçime ağladım o ateş sönsün diye ama daha çok alevlendi. Canımdan akan yaşlar kendime, geleceğime, hayallerime, umutlarıma, aileme ağladı.
Pişmanlık içimi kavuruyor, kendime kızgınım, kırgınım. Elimden bir şey gelmiyor gelemiyor. Ben bu ateşi nasıl söndüreceğim? Kalbim bu ateşin dengi değil.
Defalarca kez düşüp ayağa kalkan bir insan düşünün, her şeye rağmen ayağa kalkıp kendi için savaşan bir insan düşünün. Umutları, ,hayalleri, geleceği olan bir insan düşünün. Bu insan şimdi kendini kaybettiğini hissediyor. Ruhu arşa çıkarken bedeni yavaşça yere düşüyor, kalbi son atışlarını gerçekleştirirken o direniyor. Bana beni iyileştirecek güç verir misin? diye yalvarıyor. Ruhuma ilaç bedenime nefes verir misin? diye haykırıyor. O kimseyi istemiyor ki, kendini iyileştirebilecek bir güç istiyor. Olacak mı ki? O güç ona gelecek mi? Kalbi atacak mı, ruhu ilacını içecek mi, bedeni nefes alacak mı ki? Belki bir gün o gözlerini kapatmadan o güç ona gelecek ve ayağa kalkacak iyileşecek. Zor olacak belki ama başarması için önce buna inanması gerekir.
Herkes hata yapar, yanlış yapar öyle değil mi? Ama insanın bunun farkına varıp düzeltmek istemesi ve çabalaması daha önemli değil mi? Hayattan vazgeçmeyin pişmanlıklarınızı telafi edin.