BEN KÖPEĞİMİ ÖLDÜRMEM

Fotoğraf sahibi: Lukáš Kováčik (@Lukáš Kováčik on Pexels)

Hiçbir yaşlı için ölüm beklenmez ve dilenmez. Ben bugün yaşlı köpeğimizi öldürmemi isteyenleri yazmak istiyorum.

Gece, benim hayatıma evlenmemizle katıldı. Ben tanıdığımda yedi yaşlarındaydı ve eşim ona “ihtiyar” diye takılırdı.  Eşim gitti. İhtiyar köpeği hayatımda kaldı.

Gece on dört yaşında Alman av köpeği.   Eşimin hayatına girişi bir deniz kıyısında onu tek başına su içerken bulması ile olmuş. Öyle anlatırdı. Ben kedileri daha çok severdim. Köpek bakmak zor gelir. Uzaktan severdim ama hayatıma katmayı düşünmezdim. Eşimle aynı zamanda kanser olduğumuzda ister istemez Gece de bizimle İstanbul’daki apartman dairesinde yaşamaya başladı. Eşim iyiyken İzmir Çandarlı’da bahçeli bir evde yaşıyorduk ve oralarda köpek gezdirmek de sorun olmuyordu.  İstanbul’un kalabalık bir semtinde onu gezdirmek çok zor. Yürüyecek yol yok. Kaldırımlar motorlarla, masalarla, dükkanların eşyaları ve scoterlar ile dolu.  İnsanlara yer kalmamış. Kafeler, motorlu hizmet veren yerler, kargolar ve hatta motor tamircisi, scoter satan mağazalar insanlara yol bırakmamış durumda. Hal böyleyken, arabamız da yokken, çok da zorlanmış da olsak, iki kedimizi ve yaşlı köpeğimiz Gece’yi de alarak, annemle kiraladığımız bir araçla yazlığımıza gittik bu yaz.

Daha biz oraya gider gitmez Gece’yi gören ihtiyar yazlık komşularımız hemen “Bu yaşlanmış, tipi bozulmuş bunun artık. Uyutsana bunu. Barınağa ver. Bu halde bakılmaz bu” demeye başladılar.  

Pardon! Yaşlandı diye bir canı terk etmek? Ya da eskisi gibi görünmediği ve kilolandığı için uyutmak? Yani ebedi uykuya gönderme kararı vermek çok mu insancıl?  Bunu söyleyen komşu beylerin üçü de yetmiş beş yaş üstü insanlar.  Kadınlar zaten sahipli ve tasmalı, hantal bir köpekten uzak durmaya çalışarak “ayyy pis pis. İğrenç . değmesin. Uzak tut bizden” diye çığlıklar attılar. Neresi pis ev köpeğinin? Ben onu pis pis eve sokar mıyım? O sizin ruhunuzun pisliği!  Tabi ki doğal olarak sokağa pisleyen ve pisliği de torba ile alınıp atılan bir hayvan.  Altına bez bağlayıp, kafese kapatacağım türde bir hayvan değil maalesef. Küçük bir ırk da olmadığı için kucağıma alıp taşıma şansım da yok.  Maalesef ben bu köpeğe bakmak zorundayım. O eşimin emaneti. Ondan yadigar.  Ayrıca yaşlandı diye sokağa bırakacak ya da öldürmeye götürecek kadar da hain bir karakterde değilim.

Yaşlandı diye terk etmem ya da ölüm uykusuna götürmem isteniyorsa… o zaman yaşlanan insanları da yalnızlığa terk edelim ya da ölümlerini bekleyelim.  Olacak iş mi? Yaşlanmış nasılsa diye ölümleri istenir mi canların? Cins köpek bu.  Daha detaylı söylemek gerekirse Kurzhaar cinsi.  Türkiye’de az sayıda varmış.  Eşim öyle derdi. Onun can yoldaşıydı. Ben kilo alıp, yaşlandı diye nasıl onun köpeğini terk ederim? Zaten o da artık her şeyi eskisi gibi yapamadığı için zamanının çoğunu uykuda geçiriyor.  Tuvalet için dışarı çıkmanın dışında hep uykuda. Oyun oynayacak hali yok.   Eşimin yokluğunda çok fazla kilo aldı. Verdirmenin de yol u yok. Bırakın, bu haliyle hayatının son dönemlerini yaşasın.

Hiçbir hayvan öldürülmesin.       Şartlar ne olursa olsun.

Dans Eden Kelimeler
Bale Sanatçısı, yönetmen Kağan Can Odabaşı ile eşi Editör, kitap yazarı Ayşegül Toker Odabaşı olarak yaşadıklarımızı, yaşam denen sahnede karşımıza çıkanları sizlerle paylaşmak istiyoruz.(Böyle diyerek başladık ama maalesef ben Ayşegül, tek başıma sürdürmek zorundayım. Eşim artık bu boyutta değil.)
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
DOĞUM GÜNLERİ KUTLANMALI MI?
Sonraki
BU YÜZ YILDA İNSAN NASIL HAYATTA KALABİLİR Kİ !!!

BU YÜZ YILDA İNSAN NASIL HAYATTA KALABİLİR Kİ !!!

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.