-“Aşkım, beni seviyor musun?”
-“Sorulacak soru mu bu Ayşen, seni sevmesem yanında olur muydum?”
-“Orası öyle ama, yine de duymak istiyorum işte.” (Gülerek)
-“Duymak istiyorsun ama bu sürekli dile getirilmez ki. Sonra kıymeti kalmaz. Öyle değil mi?”
-“Öyle, öyle ama, ruhum sürekli okşansın istiyorum. Ama sen de hiç anlamıyorsun kadın ruhundan hayatım.”
-“Elbette, haklısın. Bir kadın olarak bunları duymayı istemek, hakkın” sonra yavaşça eşinin kulağına eğildi ve “Seni seviyorum karıcığım” dedi. Ayşen yaptığı yüklüce alışverişin sonunda birde eşinden “Seni seviyorum” sözünü duyunca iyice rahatlamıştı. “Ben de seni seviyorum kocacığım” diyerek Kerem’e sarıldı.
Yağmur çiseliyordu. “Çok romantik bir hava değil mi Kerem?” Dedi. Kerem başıyla onayladı. Ayşen yumuşacık elleriyle eşinin elini tutup iyice yanına sokuldu. Yürümeye devam ettiler.
Caddenin köşesinde müşterisini bekleyen bir taksiye bindiler. Biraz sonra Kerem’in annesinin oturduğu sitenin önüne gelmişlerdi. Ayşen ” Hayatım hava çok güzel, ben burada beklesem(?) Bu havayı kaçırmak istemiyorum. Şu çardağın altında otururum, sen gör de gel. Olmaz mı?” (dudaklarını büzerek) dedi. Kerem ısrar etmeye gerek görmedi.
Hacer Hanım oğlunu karşısında görünce gözlerinin içi güldü. Hemen kapının önünden çekilip içeri buyur etti. “Ayşen nerede?” diye sordu. Kerem binaya girmeden önce yalanı hazırlamıştı bile. Eveleyip, gevelemeden “Bi arkadaşı ile alışverişte” dedi. Hacer Hanım dudaklarını büktü. Hiçbir şey eklemedi. “Yaprak sarma yapmıştım, seversin, hemen getiriyorum” deyip mutfağın yolunu tuttu.
Kerem donuk bir ifadeyle salona geçti ve koltuğa oturdu. Tam karşısında rahmetli babası Muhittin bey’in fotoğrafı ile karşı karşıya gelince; babasıyla geçirdiği o kısa süren çocukluğunu düşündü. Hafızasında çok fazla bir şey yoktu aslında. Yalnızca bir kaç kare ama o kadar değerliydi ki. Sıkıntılı hissettiği her an babasını hatırlardı. Bu ona iyi gelirdi.
Hacer hanım yaprak sarmasının yanında, tatlı ve içecekte getirmişti. Bir sehpanın üzerine koyduğu yiyecekleri Kerem’in önüne koyup yanına oturuverdi. Sırtını sıvazladı, kokusunu içine çekmek için biraz daha yanaştı. Sıcacıktı. Kerem yanında olunca güven duyuyordu. Yanında oğlu var diye çok mutluydu.
– “Çok özletiyorsun kendini. Daha sık gelsen olmaz mı?”
– “Daha geçen hafta buradaydım anne.”
– “Olsun. Anneler çok çabuk özler.” deyip oğluna sarıldı. Kerem’de annesinin bu haline ona sarılarak cevap verdi.
“Hacer Hanım “Ne o, el bile sürmedin. Beğenmiyor musun artık benim yaptıklarımı?” Annesinin bu sözlerine karşılık, sarmadan birkaç tane yiyiverdi.” Senin sarmalarının üzerinde sarma mı var güzel annem. Hiçbir şey yemesem de senin sarmalarına asla yok demem” dedi. Zorla da olsa hepsini bitirdi.
Hacer hanım sohbet etmek için sorular soruyor, Kerem sorulara kısa cevaplar vererek ziyareti sonlandırmaya çalışıyordu. Hacer hanım “Çay koyuyorum, Ayşen’de alışverişten gelince bize katılır” dedi. Kerem bunun için de hemen bir yalan uyduruverdi “Anneciğim, Ayşen gelemeyecek. Ben onun yanına gideceğim. Neredeyse işi bitmek üzeredir, sokakta bekletmeyeyim. Bir an önce gitsem iyi olur” dedi. Hacer Hanım renk vermeden “Aaa! tabi tabi” dedi. “Karını bekletmek olmaz, yine gelirsin. Beraber gelirsiniz.” Kerem annesinin bu tavrına karşı iyice mahçup olmuştu lakin sahte bir sevecenlikle “Elbette anneciğim. Kendine iyi bak. Bi ihtiyacın olduğunda araman yeterli.” “Sen merak etme evladım, hiçbir eksiğim yok. Hallediyorum ben çok şükür. Senin canın sağolsun yeter. Güzel gelinime selamlarımı ilet. Olur mu yavrucuğum” deyip, sırtını sıvazlayarak yolcu etti.
Ayşen:
-“Nerede kaldın Kerem! İki saat oldu neredeyse.”
-“Bir saati bile bulmadı hayatım. Dışarıda bekleyince zaman uzun geldi sanırım?”
-“Neyse. Hadi hemen gidelim. Annemler neredeyse gelmek üzeredirlerr, yemek siparişlerini de verdim. Yoldan onları da almamız gerekiyor.” Taksi durağından çağırdıkları taksiye binip uzaklaştılar.
“Hadi Kerem, biraz daha acele et hayatım. Daha sofrayı kuracağız.” Kapıyı açıp içeri girdiler. Ayşen, yatak odasına doğru gitti. Giderken” Hayatım sen hazırlığı yapar mısın lütfen? Benim üzerimi değiştirmem gerekiyor?” Kerem karşılık vermedi. Paltosunu çıkarıp vestiyere astı. Sonra malzemeleri alıp mutfağa geçti. Daha önceden bildiği gibi hazırlığı yaptı. Tam koltuğa oturacaktı ki; Ayşen salona geldi. Yeni aldığı zümrüt yeşili elbisesini giymişti. ” Hayatım galiba tatlı almayı unuttuk. Biliyorum seni çok yordum ama tatlı alıp gelebilir misin?Babamı biliyorsun.” Kerem yeni oturduğu koltuktan yavaşça kalktı. Ayşen “Canım kocacığım, seni çok seviyorum” deyip Kerem’e sarıldı ve kapıya kadar Kerem’e eşlik etti. Çıkar çıkmaz kapıyı kapattı ve annesini aramaya koyuldu.
-“Nerde kaldınız canım?”
-“Geldik hayatım, baban arabayı park ediyor”
-“İyi iyi bekliyorum. Öptüm.”
Kerem elinde tatlıyla kapıda görünmüştü. Ayşen tatlıyı alıp mutfağa geçti. Kerem kayınvalidesi ve kayınbabasının yanına geçip onları selamladı. Kayınvalidesi Gülşen Hanım “Nasılsın Keremciğim. Seni çok iyi gördüm?” “Teşekkür ederim anneciğim. Ben de sizleri iyi gördüm.” kayınpederi Mümtaz bey “Damat arayıp sormuyorsun? Her şey kızı alana kadar mıydı?” Kerem bu soruya verilebilecek bir cevap ararken Ayşen içeri giriverdi ve araya girdi “Olur mu öyle şey babacığım! Kerem aramakla olmaz. Gidelim, ziyaret edelim dedikçe ben durduruyorum. Malum, işlerim yoğun. Davalardan fırsat bulamıyorum” diyerek babasının salvosunun önüne geçmişti. Kerem’de onaylamıştı.
Gece boyunca Ayşen annesi ile bir köşede sohbet muhabbet ederken, Kerem’de, Mümtaz bey’le sohbet ediyordu. Daha doğrusu ders dinliyordu. Kerem, yanındayken gün görmemiş çiçek gibi solduğu Mümtaz bey’in yanında buhranlar geçiriyordu. Mümtaz bey’in ekonomi dersleri ve nasihatleri hiç bitmiyordu. Maliyeden emekli bir uzman olarak çırak olarak gördüğü maliye uzmanı damadına anlattıkça anlatıyordu. Ayşen’i vermeyi kabul etmesinde Kerem’in maliyeci olması onu ikna etmişti. Gülşen hanım’ın “Mümtaz bey, geç oldu gidelim artık.”talimatıyla Mümtaz bey’in ateşli ekonomi muhabbeti kesilmişti. Kalkarken ” Telefonum 24 saat açık. Bu yolda daha yenisin, maliye işi hassastır. Dikkatli olmak gerekir. Tecrübeyi yabana atmak olmaz.” ” Hakkınız var efendim muhakkak ki danışacağım konular olacak. Teşekkür ederim.”
” Ayşen kızım, nasılsın?”
-” Teşekkür ederim Hacer Hanım. Siz nasılsınız?”
-” Sağol evladım duacınızım. Allah bol kazanç, mutluluk versin diye dua ediyorum hep.”
-” Aaa eksik olmayın. Çok teşekkür ederim. Kazancımız da, mutluluğumuz da yerinde çok şükür.”
-“Oh oh, öyle olsun aman.”
-“Hacer hanım benim kapatmam gerekiyor, duruşmaya geçeceğim. Kusura bakmayın olmaz mı?”
-“Tabi kızım tabi sen işinden geri kalma. Kerem’e selam söyle. Biraz göğsüm ağrıyorda.”
-“Geçmiş olsun. Söylerim tabi.”
Şehirdışı görevinden dönen Kerem, Ayşen’in annesinde olmasını fırsat bilerek annesinin yanına uğramaya karar verdi. Hacer Hanım beklemediği bit anda Kerem’i karşısında görümce çok mutlu oldu. İçeride komşular vardı. Kerem’e çocukken bakmış olan bu kadınlar Kerem’i görmüş olmaktan dolayı mutlu olmuşlardı. Aysun hanım “Gel bakalım sıpa, unuttun bizleri, hayırsız”dedi. Kerem mahçup ellerini öptü. Hacer Hanım hemen çay ve kek getirip Kerem’in önüne koydu. Aysun Hanım” Hacer Hanım, bu Kerem varya bu Kerem az çektirmedi bize. Beş dakika boş bırakırdım arkamı döndüğümde sanki oradan bi ordu geçmiş gibi olurdu.”” Öyledir, öyle diye Kerem’in dizine vurdu.” Kerem” Çocukluk işte, kalmadı şimdi o enerji Aysun teyze.”(gülerek) Aysun Hanım” Eee gelin hanım neredeler(?) Düğünden sonra göremez olduk, şuraya gelip kapımızı çalsa tanıyamayız.”” Malum biraz mesafe, birde işlerin yoğunluğu derken fırsat bulmak epey zor oluyor.” Hacer Hanım araya girip” Çok yoğunlar Aysun çok. Aradığımda bile şöyle doyasıya konuşmak kabil olmuyor.”” Ahh Hacer ahh, biz bu çocuklara iş güç sahibi olsunlar diye dua ederken, analarını, babalarını ihmal etmesinler diye eklemedik, duayı eksik söyledik demek ki(?)” Kerem bu söz karşısında biraz mahçup biraz da alıngan” Maalesef Aysun Teyze, hayat o kadar hızlı ki yetişmek mümkün olmuyor. İş, güç dışında arkadaşların davetleri, toplantılar derken yalnız kalıp dinlenmeye fırsat bulamıyoruz.” Hacer hanım, Kerem’in bu mahcubiyetine karşılık” Aysun, benim Kerem’im bi tanedir. Ne zaman fırsatını bulsa, çıkar anacığının yanına gelir. İhmal etmez benim aslanım.””Vallahi karıları, analarından önde. Kimse alınıp gücenmesin. Doğruya doğru.” (…) “Hadi ben kalkıyorum. Ayşen’e selamımı ilet Kerem, gerçi hatırlamaz ama olsun. Kerem ayağa kalktı,Aysun hanım’ın eline öptü.” İletirim tabi Aysun teyze, müsait bir zamanda da bi çayını içmeye geliriz”(gülerek) “Hadi bakalım, mutlaka beklerim. Hem başbaşa görüşelim gelin hanımla”
Anne, oğul başbaşa kalmıştı. “Sen Aysun teyzene aldırış etme, yaşlanıyoruz malum. Biraz da huysuz oluyoruz.”” Yok anne yok Aysun teyze haklı. Sizlerin hakkı ödenmez.”
” Ayşen, biraz daha çabuk olabilir misin aşkım?”
-” Tamam Kerem tamam, iki ayağımı bi pabuca soktun.”
-” Geç kaldık hayatım, çoktan orada olmamız gerekiyodu.”
-” Tamam, tamam geldim işte.”
Ayşen sessizce ” Nerden çıktı şimdi bu ziyaret” diye söylenerek Kerem’in yanına geldi.” Bir şey mi söyledin hayatım?””Kuru temizlemeciye söylendim, ceketimin haline bak.” Kerem şöyle bi baktı. Herhangi bir şey göremedi. “Neyse, hadi çıkalım.”
Aysun hanım, hızlıca kapıyı açtı. Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle “Kimler gelmiş kimler. Buyrun, buyrun. Hacer Hanım, gel canım gel. Kerem(Baştan, ayağa süzerek) bu ne yakışıklılık maşaallah. Aman, aman güzeller güzeli gelinim maşaallah, maşaallah, Hacer hanım ne kadar şanslısın böyle güzel bir kız, herkese nasip olmaz ha.” Ayşen beklemediği bu iltifat karşısında memnun olmuş, yol boyu asılmış suratı bir nebze de olsa kendine gelmişti.
Masanın üzerinde yok yoktu. Hacer Hanım” Oo Aysun bu ne hazırlık böyle?”” Oğlumla, gelinim gelmiş. Az bile” dedi.
Daha önce konuşma fırsatı olmadığından özellikle Aysun Hanım, Kerem’in çocukluğundan bahisler açıp haşarılıklarını anlattı. Sözünün sonunda Kerem’in çok akıllı, vefalı, çalışkan olduğundan da bahsetti.
Aysun Hanım, Ayşen’e “Hadi kızım bana yardım et, şunları mutfağa götürelim.”dedi ardından ” Sonra beni oğluma şikayet etme ama tamam mı(?) diyerek bir gözüyle Kerem’e bakarak güldü. Ayşen (tebessüm ederek) “Aa olur mu öyle şey efendim.”
Aysun hanım:
“Eee anlat bakalım gelin hanım nasılsın bakalım?”
-“Teşekkür ederim. Malum, iş güç işte. Sizler nasılsınız?”
-“Ne yapalım biz de Hacer’le kocaları gömdük, şimdi birbirimize yaslandık, o ben de, ben onda kalan günlerimizi tamamlıyoruz.”
-“Öyle demeyin lütfen. Yaşamak güzel. Tadını çıkarın.”
-“Tabi tabi yaşamak güzel. Güzel olmasına güzel ya sevdiklerinle olmayınca neye yarar.”
-“Tabi. Haklısınız. Sevdiklerimiz olmayınca pekte tadı tuzu olmaz.”
-“Eee işler nasıl gidiyor? Avukattın değil mi sen?”
-“Evef avukatım.”
-“Boşanmalar falan arttı diyor haberler. Var mı aslı astarı?”
-“A evet eğey bi boşanma davası oluyor. Bize de geliyor maalesef.”
-“Dertleri neymiş, neyi pay edemiyor da boşanmaya çıkıyor bu millet kızım?”
-“Birçok sebep var tabii ama gerekçe olarak” Şiddetli geçimsizlik” geçiyor.”
-“Hangi karı-koca tam geçinmiş ki, kadın kadınla geçinemezken. Bunun için boşanma mı olur? Kah geçinemezler ama yeri gelince de gayet güzel geçinirler. Bi altta, bi üstte derken geçer her şey. Bunlar zora gelemiyor demek ki.”
Ayşen (gülerek) -“Hakkınız var.”
Aysun Hanım(kaşları çatılmış) “Hele şunlara hele, devletin az işi varmış gibi birde bunların evcilikleriyle uğraşıyorlar.” elindeki işi bırakıp Ayşen’e dönerek “Kızım aman deuim aman ha kimseye vesile olma yuva yıkanın yuvası olmaz. Sen senol bulaşma bu işlere.” “Bize kalmıyor ki teyzeciğim. Biz kabul etmesek te baro görevlendiriyor.”
-“Sizin işiniz de pek çetinmiş. Sizi de size bırakmıyorlar yani.”
İşleri bitmişti. Salona geldiklerinde ana oğul elleri birbirinin dizinde muhabbete sarılmışlardı. Aysun hanım’la, Ayşen’i farkedememişlerdi. Aysun Hanım “Oo ana-oğul sohbeti koyultmuşsunuz. Bize yer yok mu?’ Hacer Hanım, Kerem hemen toparlandılar. Hacer Hanım” Olmaz olur mu ahretliğim. Var var tabi. Buyrun. Muhittin bey’ den söz açıldıydı. “