Takıntıları vardı, saymayı severdi, elleri bir alacaklı gibi gider gelirdi, fark etmeden aynada kendi kendine konuşur ve üstüne cevaplar verirdi. Fark edince yüzü asılırdı önce, umutsuzluğa düşerdi. Delirdim yine derdi kendi kendine…
Titrek elleri, şekilsiz vücudu, beline inen saçları, oval bir suratı, yorgun ama ılımlı gözleri vardı. Güzel değildi, pek çirkin de sayılmazdı. Görünüşüyle ilgi çekecek biri değildi, genelde ilgi çekmeyi de sevmezdi. Sadece var olabilmek derdindeydi ve dışarıdan bakanlar onu görebilsin isterdi..
Hayata dair cevaplanmamış soruları, yüksek sesle dile getirmeye çekindiği fikirleri, noksan kalmış aşkları, bolca da karamsarlığı vardı. Alacaklılardandı, en azından o hep öyle düşünürdü. Ona sunulan bu hayat ona yetmemişti, kalıbına girememiş, karakterini yaşatamamış, akıntıya göre yol almış, oradan oraya sürüklenmişti… kendi kavgalarında ne kayıplar vermişti, tecrübeli olduğu sularda boğulan bir denizciydi.. bir de martılar vardı, şafak vakti ruhunda çıkan yangınlara eşlik ederlerdi.
Aklındaki figürler rahat bırakmazdı onu, kafasında hiç bitmeyen bir savaş vardı sanki, birileri vardı tartışırlardı sürekli, kimi zaman çığlık çığlığa gezinirler, kimi zaman fısıldaşırlardı. Onlarla nasıl baş edeceğini bilemezdi. Geceler boyu düşüncelerle boğuşurdu, sabahı zor ederdi yatakta bir o yana bir bu yana dönerek.
O işte genel olarak dünyadan çok kafasının içinde yaşayanlardandı, bunun üzerine söylenilecek pek bir şey yoktu.