Vazgeçmek. Evet tam olarak -artık- vazgeçmek. Cümlenin içinde ‘artık’ kelimesi geçiyorsa bilin ki çok çabalamış, çok uğraşmıştır bu insan. Tüm her şey gözünün önünden şerit gibi geçer ve sen artık hiçbir anıyı seçip kendine ayırmıyorsundur. İşte galiba bu tam olarak vazgeçmek. Peki bize bunu mecbur bırakan nedir? Gururumuz mu, haysiyetimiz mi, çaresizliğimiz mi? Hayır sanırım bunlar değil. Vazgeçmeye mecbur bırakılan sevgimiz. Sevmekte yorulurmuş, vazgeçermiş. Ve şunu söylemem gerekirse eğer sevgin yorulmuşsa ve takati kalmamışsa oradan dönüş yoktur. Olmasın da dostum. Bu zamana kadar bunca çabaya, bekleyişe, inanışa rağmen bir şeyler yolunda gitmemişse bırakın sevginiz artık vazgeçsin. Sevgimi hak etmedin demiyorum sakın yanlış anlaşılmasın. Artık hak etmiyor. Sanırım bu artık sözcüğü zaman kavramı bakımından çok özel ve gizli bir sözcük. Peki ya affetmek? İşte her şey vazgeçmekle başlıyor ve anlam kazanıyor sanırım. Vazgeçmeyi öğrendiğim an affetmeyi de benimsedim. İçimde ki kızgınlığı kırgınlığı özgür bıraktım ve onları artık gökyüzüne salıverdim. Bunca geçen zamanı, anıyı, yaşanmışlıkları, birleşmeleri vs. unutmak elbette mümkün değil. Şairinde dediği gibi ; “Unutmak değil ama belki hatırlamamak mümkün.”
Bir gün hepimizin vazgeçmesi dileğiyle. Umutla kalın.