Peki ya siz nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Ailen sana olan sevgisini rahatça ifade edebilen insanlarmıydı? Senin duygularına önem veriyorlar mıydı? Yoksa senin tüm fiziksel ihtiyaçlarının karşılandığı ama ruhsal, duygusal ihtiyaçlarının aç bırakıldığı bir çocukluk mu geçirdin? Eğer böyle bir çocukluk geçirdiysen büyük bir ihtimalle şimdi de sen ruhunu aç bırakıyorsun.
Oysa ki ruhlarımız beslenmek ister. Güneşin doğuşunu ya da batışını seyrederek, hayallere dalmayı ister. Kendisine güzel şiirler okunmasını… Kuş seslerini dinlemeyi. Gökkuşağının peşinden gitmeyi. Ancak yetişkin insanların çoğu bunları yapmayı çoktan unutmuşlardır. Çoğu yetişkinin ne kuş sesi dinleyecek vakti vardır, ne de çiçeklerin güzelliğini seyredecek.
Evet, hepimizin hayatta sorumlulukları var. Ama tüm bu sorumluluklarımızı yerine getirirken ruhumuzu da ihmal etmemeliyiz. Sahi sen nasıl besliyorsun ruhunu? Gün içinde ruhsal bakımın için neler yapıyorsun? Arkadaş çevren ruhuna iyi gelen insanlardan mı oluşuyor? Sohbetleriniz birbirinizin gözlerinin içine bakarak yaptığınız derin sohbetler mi, yoksa havadan sudan mı konuşuyorsunuz? Arkadaşların en sevdiğin rengin ne olduğunu biliyorlar mı örneğin? Senin hayallerinin farkındalar mı? Peki ya sen kendi hayallerinin farkında mısın? Yoksa onları ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp varlıklarını çoktan unuttun mu?
Bu yazıyı okuduktan sonra ruhuna iyi gelen aktiviteler listesi yapmak ister misin? Daha sonra da listene yazdıklarını, bu haftadan itibaren sık sık uygulamayı… Dans etmek, müzik dinlemek, şarkı söylemek, doğada vakit geçirmek, günlük tutarak hayaller kurmak gibi aktiviteler ruhumuza iyi gelir. Ruhunu beslediğinde, içindeki çocukla da iletişim kurduğunu anlayacaksın. Ve ruhunu beslemek için yaptığın her aktivitenin seni çocukluğun o sonsuz neşe ve coşkusuna götürdüğünün farkına varacaksın