“Eğer deli delilikte direnseydi bilge olurdu.”
-William Blake
Evreleri vardır delirmenin. Önce çocuksundur. Delisindir. Sonra büyürsün. Farklılıklar da o zaman başlar. İki seçeneğin vardır: ya gerçekliği kabul edersin ve çocukluğunun hayal dünyasından çıkarsın, ya da kendi gerçekliğini kabul edip ona göre yaşarsın. Çocuklar delidir çünkü hayallerindeki dünyayı yaşarlar. Ve çocukluktan çıkmak aslında delirmişlikten çıkmak demektir. Çünkü çocukluğundan çıkan kimse aslında hayallerindeki dünyanın gerçek olmadığını anlayıp asıl hayata maruz kalan kişidir. Bazı insanlar bu acı gerçekle yüzleşir, kabullenir ve hayatına devam eder. Bazı insanlar ise bunu kaldıramaz. Karşılaştığı vahşilik ona fazla gelir ona. Kaldıramaz ölen çocukları, açgözlü insanları. Bu yüzden de delirirler insanlar. Kendi gerçekliklerini eğer çok isterlerse yaşanacağını düşünürler. Bu ilk evresidir delirmişliğin. O kadar nefret ederler bu dünyadan, o kadar çok isterler ki kendi dünyalarının gerçek olmasını, başka hiçbir insan böyle isteyemez, böyle hissedemez diye düşünürler. Eğer bir tanrı varsa, bunları görmezden gelemez zannederler. O kadar güçlü isterler ki, buna karşı gelecek hiçbir güç olamaz. Tanrı bile kabul etmek zorundadır. Bu kadar güçlü hissetmek bir duyguyu, katı, görünür bir şekle bile gelebileceğini düşündürür hislerinin. Soyut dünyadan somuta geçebilecek kadar isterler çaresizce.
İşte, delirmenin birinci evresi budur. Delirme mutluluk gibi gözükse de, birinci evre üzücüdür. Hatta delirmenin birinci evresi, gerçeklerle yüzleşme aşamasında olan normal bir insanın hissedeceklerinden çok daha üzücüdür. Çünkü birey, gerçeklerin farkındadır ve hissettiği bu işe yaramaz, aynı anda çok güçlü olan duyguların pençesinde, her gün aynı acınasılıkla, gerçekleşmeyen hayallerinin dünyasına uyanmaktadır. Bu durumun en kötü tarafı da, içlerindeki umuttur.
Delirmenin ikinci ve son evresine gelecek olursak, en güzel kısmı burasıdır tüm hayatın. Birinci evrede çekilen acılara değer olduğunu hisseder ikinci evre delirmişlikte olan bir insan. Çünkü o çok istediği dünyaya artık ulaşmıştır. O kadar çok istemiştir ki, gerçekleşmeyen hayallerini sonunda gerçekmiş gibi kabul etmeye başlamıştır. İkinci evre delirmiş insanlar en mutlularıdır. Gerçekle yüzleşemeyen korkak insanlar olsalar da aynı zamanda, bu dünyanın amacı mutluluktur ve ikinci evre delirmişler bu amaca ulaşan yegane insanlardır. Ne mutlu onlara!