Geçtiğimiz aylardan CHP’ de bir genel başkan değişimi yaşandı. Uzun süredir varolan etkisiz muhalefet ve üst üste gelen seçim başarısızlıkların ardından Kemal Kılıçdaroğlu değişim rüzgarına dayanamadı. Uzun süredir partinin çeşitli görevlerinde bulunan ve grup başkanlığı görevini üstlenen Özgür Özel açtığı değişim savaşını nispeten İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun büyük yardımlarıyla da olsa kazanmayı başardı. Genel başkanlık ve yönetim makamlarında değişiklik olan ana muhalefet partisinde kişiler hariç olgularda da değişiklik olacak mı? 20 yıldır etkisiz bir muhalefet partisi haline gelmesini sağlayan propagandalar yerini daha gerçekçi ve rasyonel bir siyasete bırakacak mı? Burası soru işareti taşımaya devam ediyor.
Siyasi partilerde genel başkan değişimi ülkemizde çok sık gördüğümüz bir durum değil. Parti içi iktidarı elde eden kişinin her türlü siyasi başarısızlığa rağmen görevinden ayrılmamasına veya koltuğunu kaybetmemesine şahidiz. CHP’de bu durum biraz daha farklı işliyor. 2. Adam İnönü’nün bile Karaoğlana kurultay da koltuğunu kaybettiğini varsayarsak CHP nitekim diğer partilere göre daha fazla parti içi demokrasinin yaşandığı bir parti. Kasım ayında da bunu destekler nitelikte bir değişim yaşandı. Değişim tarafları kurultaydan galip ayrılmayı başardı. Ancak değişimi sadece kişilere ve makamlara bağlamamak gerekiyor. Uzun yıllardır CHP içinde görevler almış ve tanınan biri genel başkanlığa seçilmesi toplumun büyük bir kısmında değişim hissini uyandırmamış olabilir. Zaten yıllardır CHP’de ne farkı var gibi söylemler partiye muhalif veya tarafsız seçmen tarafından söylenebilir. Bu yüzden bunlara mahal vermemek ve gerçekten bir şeylerin değişeceğini göstermek için Özgür Özel ve yönetiminin siyasi düşünce ve ideolojilerde de değişiklik yapması gerekiyor.
CHP ülkenin kurucu partisi olmasına karşın uzun süredir terör sevicisi ve destekçisi olmakla yaftalanıyor. Bu belki iktidar partisinin bir algı oyunu ve manipülasyonu olabilir ancak önemli olan bunu halka inandırabilmektir. Nitekim iktidar partisi bu algıyı seçmenin, özellikle sağ kökenli seçmenin kalbine geçirme konusunda başarılı. Ancak CHP’nin algı ve yalan komplosu diyerek bu yaftalamayı geçiştirmek gibi bir şansı yok. Son seçimlerde milliyetçi kesimin kader belirleyicisi olduğu göz önüne alınırsa, CHP’nin kendini terör destekçisi konumundan kurtarması ve öncelikle bu konuda bir ‘değişim’ gerçekleştirmesi gerekiyor. Son yıllarda DEM Parti ile haddinden fazla olan yakınlığa bir son verilip, halkın hassas olduğu konularda daha devletçi bir tavır izlenmesi gerekiyor. Savaş, savunma, dış politika gibi seçmenin hassasiyetinin yüksek olduğu kırmızı çizgilerde daha milliyetçi bir tutum izlenip, gerektiğinde iktidarın da desteklenmesi gerekiyor. CHP halkın belli bir kesimi gözündeki antimilliyetçi imajını düzeltmesi için alenen terör destekçisi olduğunu açıklamaktan çekinmeyen bir partiyle seçim kazanmak uğruna bir yakınlık kurmamalıdır. Nitekim son seçimin sonucunu milliyetçilerin belirlediği aşikardır ve CHP’nin kuracağı her yakınlık kendisi için terör algısının devam etmesine sebep olacaktır.
Savaş ve dış politika gibi hassas konularda daha devletçi ve milliyetçi tavrının konulup bunun halka açıklanması CHP’nin kendi içinde gerçekleştireceği en büyük değişim olacaktır. Nitekim muhafazakar seçmenin kalbine giden bir değişim de CHP’nin 20 yıllık muhalefetini sonlandırmak için bir şarttır. Kalbe giden yolun da büyük bir kısmının islami konulara yakınlık ve hassasiyetten geçtiği bilinmelidir. CHP kendisi üzerinde terör gibi oluşan ‘dinsizlik’ algısını değiştirmek zorundadır. Partinin din ile herhangi bir sorunun olmadığı halka açık ve net şekilde ifade edilmelidir. Sol bir parti olmak dine uzak durmayı gerektirmez. Dini konulara hassasiyet gösterip, dini söylemlerde daha çok bulunmakta CHP’ye eksiden çok artı getirecektir. Toplumun büyük bir kısmının sağ kökenli olduğu son 50 yılın seçim sonuçlarında dahi gözükmektedir. Bu sebepten dolayı CHP’ uzun süredir hasret kaldığı iktidara ulaşmak istiyorsa halka kendi istediğini değil toplumdan beklenileni vermekle yükümlüdür. Milli ve dini konulara ilgisiz veya uzak kalmak iktidarın önüne taş koymaktır. Bu sebepten dolayı Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkan ve yönetimden de öte samimi ve rasyonel bir ideoloji ‘değişimi’ geçirmesi gerekmektedir. Peki bu gerçekleşecek mi? Değişim sadece kişilerden ibaret olmak yerine zihniyet de değişicek mi? Birlikte izleyelim ve görelim…