SİYASAL PARTİLER nasıl ki demokrasinin, demokratik bir rejimin vazgeçilmezi ise…
Yani muhalefet, muhalefet partileri sadece çok partili ve çoğulcu demokrasilerde var olabiliyor ve demokratik yaşama anlam katıyorsa…
Basın ve medya özgürlüğü de aynısıdır.
Bir ülkede neden basından, özelde gazeteciden korkulur?
Neden gazeteci hedef gösterilir?
Tabii ki demokratik rejimin olmazsa olmazları, bağımsız yargı sisteminin olması, bunun yanında anayasal düzenin tüm devlet organlarınca benimsenmesi, ve yine temel insan hak ve özgürlüklerinin güvence altında olması ise…
Ezcümle… Yemek ve içmek kadar bir gereksinim de “haber alma” özgürlüğüdür. Bu haber alma özgürlüğü tek taraflı değildir ki! Vatandaşlar, demokratik rejiminin gereği, ülkedeki varsayılı şeffaflık ilkesi doğrultusunda “haber alabilmek ve haberdar olmak için” tam manasıyla bağımsız ve tarafsız bir gazeteci ve gazetecilik ağına sahip olmalıdır.
Türkiye’de son dönemlerde gazetecilik müessesi de gazetecilerin çalışma koşulları da, gerçekten de tahmin edilenin üzerinde “dönüşüm” yaşadı. Şunu kabul etmek durumundayız: Bir ülkenin denge ve fren unsurları arasında gazetecilerin, daha geniş bağlamda basının, büyük bir işlevi vardır.
İleri demokrasi ve Yeni Türkiye hedeflerinde, dünyanın sayılı ekonomik ülkesi olabilmek adına demokrasinin standartlarını arttırmamız gözden kaçırılacak bir durum değildir:
Demokrasimizin kalitesi, uygulanan rejimin ilkelerine asgari riayet edilmesi, yine temel insan hak ve özgürlüklerini herkesin; cumhurbaşkanından bürokratına, en yüksek mevkilerden aşağıya kadar tüm yurttaşların ödev addetmesiyle mümkündür. İşte bunun ahengini tesis edecek mekanizma da basındır.