zihnimizde sürekli olarak dönüp dolaşan bu kötü ve karamsar hisler, bizi adım atmaktan geri tutan ve sürekli olarak başarılarımızdan uzak tutan düşünceler, gerçekten bize hakim olmak zorundalar mı? Biz elimizde olanları daha iyi yerlere getirmekten sürekli korkularımızı ön plana atarak kaçmak zorunda mıyız? Başarısız olmayı kabullenmek ve çabalamak yerine sindirilip öylece kalmak zorunda mıyız?
Uzun bir aradan sonra tekrardan herkese merhaba, bu gün veya yarın bu yazıyı hangi gün okuyorsanız okuyun nasıl olduğunuzu merak edeceğimi unutmayın. Umarım kaleme aldığım bu yazının içerisinde de bahsettiğim gibi başarısızlığı kabullenenlerden olmayan ve iyi bir gün geçiren birisisinizdir. Belki ben de çoğu zaman korkularının esiri olan birisi oluyorumdur ama önemli bir faktörü hiçbir zaman unutmamaya çalışıyorum. Bu faktör “Ben de herkes gibiyim” oluyor. Benim hiç bir kimseden farkım olmadığının çabalarım ile her şeyi elde edebileceğimin veya elde edemesem bile o hedef için emek sarf ettiğimin farkında olma bilincine sahibim. Eğer şuan burada bu yazıyı okuyorsan sen de bu bilince sahip olabilecek birisi olduğunu unutma. Bir sabah uyandığımızda her şeyin farklı olmasını istiyorsak eğer kaçmaktan vaz geçmeliyiz. Bu kaçış asla fiziksel bir kaçış değil, biz düşüncelerimizden ve hislerimizden kaçıyoruz. Evet, tam anlamıyla düşüncelerimizden ve bu düşüncelerin bize hissettirdiklerinden kaçıyoruz. Bize ait olan ve tamamen bizim tarafımızdan oluşturulan şeylerden kaçmamız sizce de komik değil mi?
Gün boyunca bir çok şey yaşarız her birimiz aynı insanlar olsak da her birimizin yaşantısı bambaşkadır. Arkadaşlarımız, ailemiz, sevdiğimiz bir kadın/erkek, evcil hayvanımız ve hatta sokaktaki ufak bir kafenin marketin çalışanı/sahibi bile o gün içerisinde yaşadığımız her şeye ve hatta duygu ve düşüncelerimize etki eder. Duyduğumuz güzel bir söz veya kötü bir hitap o an bizde bir hissiyata sebebiyet vermese bile bir süre sonra kendimizi iyi veya baskılanmış hissetmemiz için yeterli olacaktır. İyi bir söz duyan veya şefkat, sevgi, sadakat, bağlılık gören/hisseden insanların genellikle kendilerine öz güvenli ve karar alma mekanizmalarının geliştiği görülebilir. Kötü sözler veya hitaplarla bir hayat geçirmeye çalışan insanların ise iyi insanlara oranla tam tersi bir şekilde içlerine kapanık, korkak ve ürkek tavırlar sergilediği, kendileri olmaktan kaçtıkları gözlemlenebilir. Peki ya bize bu kötü sözleri sarf eden çevremizden, yaşantımızdan neden uzaklaşmıyoruz?
Bu gün bu yazıyı okuduktan sonra ayağa kalkma ve korkusuzca kararlar alma vaktimizin geldiğini anlamanızı istiyorum. Kimse ama hiç kimse sizden üstün değil. Eğer başarmak istersek elde edemeyeceğimiz hiçbir şey yok. Korkularımız yaşam boyunca bizlerle olacak onları belki hiçbir zaman yenemeyeceğiz ama onlara teslim olmak yerine onların arkasından iş çevirmek zorundayız. Korkularımızın hakim olduğu hislerimiz ve düşüncelerimiz bize başarısızlık getirmemeli. Bir gün bir sınavdan, bir tanışma yemeğinden, bir iş görüşmesinden, bir karşılaşmadan başarısız ayrıldığımız zaman aklımızın bize bir süre sonra o konuda yeteneksiz olduğumuzu ve rezil olacağımızı, asla başlamamız gerektiğini söylemesine engel olun. Sevdiğimizi söylemeden, başarmaya çalışmadan, öğrenebileceğimizi göstermeden kazanacağımız hiçbir şey olmayacak.
Bu içi boş dünyada hedeflerimize giden yolda bize hiçbir şeyin engel olmasına izin vermeyeceğimiz yarınlara…
Sağlıcakla.
28.11.2021 00:50 ‘Z