Akşamın soluğunu içine alıyorsun, en derinlerine süzülüyor, bir balon gibi şişiriyor ciğerlerini.. Balkondasın şimdi… Sıcak bir bahar akşamı.. Güneş olanca gücüyle kasıp kavurmuş ortalığı, yakmış geçmiş sanki her şeyi. Şimdi akşam, şimdi durgunsun, şimdi düşünüyorsun. Umut mesela, ne zaman bırakmıştın umut etmeyi? Ne zaman başlamıştı bu bitmek bilmeyen kaçıp gitme isteğin? Sahi, kaçıp gitsen ne değişecekti? Yeni baştan başlama şansın olsa başlayabilme cesareti gösterebilecek misin sanki? Göze alabildiğin şeyler vardı evet, peki o göze alamadıkların? Kaybetme korkun, unutulmama arzun, yaşamayı tekrar hatırlama isteğin.. Onlar ne olacaktı ki? Sen, ayak ucundan tabularına kadar sen, sen olan her şey seni sen yapan her şey ve sen.. Göze alabilir misin sahi, yeniden başlamayı?…
Akşam oldu şimdi, hafif bir esinti var. Huzur doluyorsun bir anda nedenini bilmezcesine. Sanki geceler boyu otursan burada, bu sandalyede, bu balkonda çözülecek her şey; çözüleceksin. Açtın şimdi klasik müziğini, genelde Ludovici’yi dinlersin. Ne zaman bir şeylere odaklanma sorunu yaşasan -ki bu sık yaşanır- veya ne zaman bir şeylerden kaçmak istesen – bu daha sık yaşanır- açarsın o şarkıları.. Seni etkileyen bir şeyler var, kulaklığından yayılan bu senfonide, bu sandalyede, bu balkonda, bu havada. Özgürmüşsün gibi bir his veriyor kimi zaman. Sanki seni gezdirmekten bıktı o küçük çocuk, uçup gidiverecekmişsin gibi.. Maviyi düşünüyorsun, maviyi, harfleri, heceleri, anlamları, zamanı.. Özgür gibisin, atmışsın kulaçlarını o sonu görünmez maviye, dikmişsin kafanı gökyüzüne, sayıyorsun bulutları.. Özgür gibisin ama değilsin aslında. Bekliyorsun sadece, zamanını dolduruyorsun, birisi gelene kadar orada duruyorsun öylece. Birisini de bekliyorsun aslında içten içe, içten dışa. Karar vermiş değilsin henüz hayatında gerçekten yer edinmesi gerekip gerekmediğinin. Bilmiyorsun, emin değilsin. Gerçi sen zaten şu aralar birçok şeyi bilmiyorsun. Doğruları, yanlışları, hataları, hataların nasıl başladığını, nasıl bu hale geldiğini, nasıl mahvettiğini kendini, kimlere nelere taviz verdiğini, neye nasıl tepki vermen gerektiğini… Öğrenmeye başlamıştın ama unuttun. Hayatında seni tatmin etmeyen şeyin ne olduğunu bilmiyorsun. Seni tatmin edecek şeyin ne olduğunu bilmiyorsun. Tutturmuşsun bi “gitsem her şey düzelecek” ama nereye gideceğini bilmiyorsun. Ne yapmak istediğini, şu an ne yaptığını, ne yapacağını… Düşünmen gereken şeylerde eksiksin, başka başka fazlalıklar zihnini bunaltmış.. Şimdi şarkı bitiyor, başka bir şarkı başlıyor…
İçinde ne var ne yok bilmiyorsun. Neyi nasıl çözeceğini de.. Sadece geçip giden zamana aldırmadan öylece oturduğun şu balkonda düşünürken, gözlerin karşı binada, gözlerin sokakta, gözlerin trafik lambalarında, gözlerin gitgide kararan havada içini huzur kapladığını düşünüyorsun. Zamanın dışındasın, boşluğun içinde. Uzun zamandır gecen günün olmuştu, güne uyanmak bile istemiyordun, sadece uyuyup yılların geçişini izlemek istiyordun. Ama dün, bir düşünce girdi aklına, sabah ışıklarını, güneşin doğuşunu izlemek istedin. Önce şaşırdın kendine, sorguladın bi, inanamadın. O kadar uzun zaman olmuştu ki bu ufacık aydınlık ihtimali seni baştan aşağı ısıttı, en ücra köşelerinde bile hissettin. Yaşamak istedin. Yaşamak…
Şimdi sadece oturuyorsun balkonda, şarkı inişli çıkışlı, onunla birlikte yükseliyor onunla birlikte dibe vuruyor ruhun. Ummayı, beklentileri, soruları, kalıpları bir kenara bıraktın. Öylesine, duruyorsun. Kim olduğundan emin değilsin, iyi misin kötü müsün? Kimsin ki sen? Seni sen yapan, sınırlarını belirleyen, fikirlerini oluşturan hatlar bazen çok keskin, sıradan, sana uymayan birini görünce hemen bileniveriyorsun. Herkesin aklınca sana uymasını istiyorsun. Sonra bazen o hatlar silinip gidiveriyor en olmadık yerde. Fikrini belirtmen gerekirken susuyorsun, dur demen gereken yerde boşver diyorsun, öylece yayılıyorsun olduğun yerde.. bazı doğruların o kadar yanlış zamanlı ki , bazı yanlışların o kadar fevri ki hayret ediyorsun bazen. “Bana ne olmuş böyle?” diyorsun. Vazgeçişler, kaybedişler, başlangıçlar, bitişler seni yormuş. Senden bir parça alıp götürmüşler. Şimdi eksiksin, tamamlayamıyorsun…
Düşünüyorsun, balkonda. Gelip geçen bütün sanatçıları, şairleri, yazarları, sevgilileri, umudu yüreğine fazla olanları, adalet arayanları, haksızlığa maruz kalanları, şans kavramını, şanssızlığı, kaderi, kederi, coğrafyanı, şehrini, sokağını, karşı komşularını, köşeni, sandalyeni… Düşünüyorsun öylece…