Merhaba yeni bir güne. Yeni bir sabah, aynı rutinler her zamanki gibi. Lakin son birkaç gündür ayrı bir neşem var. Ayrı bir enerjim, ayrı bir heves. Şubat girdi. Havalar artık biraz daha sıcak. En azından yaşadığım yer olan Mersin’de hal böyle. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğini düşünürken bile dakikalar geçmiş. Geçiyor…
Dışarıda rüzgarlı bir hava var. Açık bir hava, hafif bulutlu.
Kuşları aradı gözüm. Yoklar ortalıkta. Sadece sallanan ağaç dalları, rüzgarın etkisiyle.
Doğam çok güzel, Doğamız çok güzel. Tadını çıkarmalıyız. Bakmalıyız şöyle birkaç dakika. Doğru bir şekilde. Saklı detayları görmeliyiz. Görülmeyi bekleyen küçük manzaraları.
Ben hepsine anlamlı bakıyorum. Olduğum yer kötü demiyor, keşke Yeni Zelandalı olsaydım demiyorum. Bulunduğum ortamın güzelliklerini arıyor ve buluyorum. Sıradan değiller ağaçlar, sıradan değil dağlar tepeler, sıradan değil denizi deresi.
Şubat ayında özellikle değiniyorum. Gece soğuğu bile güzel, bazen çıkıyorum balkona etrafı seyrediyorum. Gece saat on bir yahut on iki gibi. Ay başka güzel, yıldızlar başka güzel gözüküyor.
Kısaca söylemek istediğim şudur: “Hayatın ne kadar güzel olduğu, farklı açılardan bakmanın ve farklı düşünmenin ne kadar önemli olduğudur. Çünkü biz nereye gidersek gidelim; sabit fikirli, anlam yüklemeyen, hissetmeyen bir kişiliğimiz olursa, değil Norveç uzaya da gitsek aynı gelir bize. Anlık bir değişim yaşarız sadece…