Ne kadar derli toplu bir oda burası. Beyaz hatta bembeyaz. Koskocaman tek penceresinden içeri gün ışığı giriyor ve bembeyazla da birleşince apaydınlık bir oda oluyor. İnsan tüm gününü bu oda da geçirebilir bence. Oda küçücük ama camı kocaman. Yemyeşil bir bahçeye bakıyor, bahçenin ötesinde bir kumsal ve masmavi bir deniz. Anlaşılan buraların iklimi hep ılıman. Güneş sıcacık ama insanı bunaltmıyor. Mutlu bir oda burası, bir duvarı kütüphane, kitaplar, kitaplar. Okunacak ne çok kitap var. Hepsini okuyabilir miyim, sever miyim. Sırf burada kalmak için hepsini sırasıyla okumayı düşünebilirim.
Kitaplıktan bir aşk romanı seçmek ve camın önündeki büyük koltuğa oturmak için sabırsızlanıyorum. Kahve de alacağım, şimdiden odaya yayılan kahve kokusunu duyuyorum. İçim kıpır kıpır, enerjisi çok yüksek bir oda burası. Hep olmak istediğim yer sanki.
Yerin tahtası sıcacık. Çıplak ayak basıyorum tahtaya. Ağacı hissediyorum. Ayaklarımı gıdıklıyor. Sanki bir ağaç evdeyim. Odanın içine taze hava girmesi için pencereyi aralıyorum. Mis gibi gül kokuları doluyor içeri… Neden böyle mutluyum, umut doldu içime. Bir oda yapabilir mi bunu?
Kitabımı seçtim, camın önünde ki sallanan sandalyeye yerleştim. Dışarıyı seyretmekten açamadım kitabın kapağını…