Bak Yine Sendeyiz Eylül

Kaynak belirtilmedi

Bir yaz daha bitti.

Evet.

Her ne kadar benim gözümde yaz mevsimi, Eylül’ün 16’sında bitse de genel kanının aksine bir hayli geç bitiririm ben yazlarımı. 

Anısı var o günün, hatırası var. Ondan duygusalım, prensipliyim, vedamı o gün ederim.

O sebeple diğerlerinden farklıyım bu konuda, insanlar Eylül ayının gelip çattığı an itibariyle otomatik olarak yaz mevsimini kendiliğinden bitiriyorlar, sonbahar özlemimizi kimse sorgulamasın o halde.

Gerçi özlem duyulmayacak gibi değil ki sonbahar. Çok başka bir mevsim, uzun hırkalar, hafif esen bir rüzgâr, ansızın başlayan yağmurlar, kısa koldan yavaşça uzun kola geçiş, daha çabuk biten günler, erkenden son bulan gündüzler.

Yıl dahi bitiyor baksanıza. Biz daha gelişine alışamadan veda etmeye hazırlıyoruz kendimizi.

Bugünlerin bir hayli acelesi varmış gibi, insana zaman basamaklarını resmen üçer beşer tırmandırıyor hayat. Tutmayı da geçtim, artık hissedemiyoruz bile.

Öylece geçiyor, bazen bakamıyoruz, fark edemiyoruz, yetişemiyoruz, kestiremiyoruz geçtiği anı, sonra bir bakıyoruz, hiç unutmadığımız bir günün üzerinden yıllar geçmiş ve biz fark edememişiz. Devamında yüzümüze buruk bir gülümseme yerleşiyor, dudaklarımızdan “Vay be!” cümlesi dökülüyor.

Alıştık artık, itiraf edelim, hepimiz, zamanın bu denli hızla akmasına alıştık, kabullendik de diyebiliriz aslında, heyecanlıyız da keza, Eylül’e kavuşuyoruz sonuçta.

Herkesin bir Eylül’ü var değil mi, sadece beklediği?

Hayata yeniden umutla bakarak, mutluluğu umarak beklediği bir Eylül’ü.

Tazelenme mevsimine girdik artık, ağaçlar yapraklarından başlayarak yenileyecek kendini, karpuz çilek gibi kırmızının en güzel tonundan hallice olan yaz meyveleri yavaş yavaş reyonlardan çekilecek ve yerlerini, güzelim mandalina portakal gibi turunçgillere bırakacak.

Haziranla başlayan kavurucu sıcaklar, sarımtırak ton gidecek, onun yerine ise kahverengi ve turuncu esir alacak gökyüzünün ambiyansını. 

Gri olan şehirler daha da grileşecek bu sebeple.

İnsan kendini daha bir eve kapatmak isteyecek.

Sıcak bir kahve, uzun bir roman, pencerenin camına düşen yağmur damlaları, arkada ses olsun diye açılan televizyon, mutfakta kısık ateşte pişmeye bırakılan yemek, olur da canımız yürüyüş yapmak isterse diye baş ucumuzda duran bir hırka ve ne olur ne olmaz diye bekletilen şemsiye. İnsanın benliğine en tanıdık gelen mevsim kesinlikle sonbahar.

Ve onun merhabası tadındaki güzelim Eylül ayı.

Yeniden Hoş geldin hayatımıza.

Seni birçok duyguyla karşılıyoruz, her sene olduğu gibi bu sene de sendeyiz.

Eylülün kayıp çocukları olduğumuzu bilmeyen yoktur sanırım.

Yerimiz yurdumuz belli aslında, kayıp derken, ruhumuz kayıp.

Huzurumuz kayıp, umutlarımız kayıp, geçen sekiz ay bizden güzel duygularımızı çaldı, her sene nasılsa bu sene de öyle oldu. Sana yine buruk, sana yine hasret, sana yine umutsuz, fakat onca şeye rağmen, sana yine aşkla bakmaya geldik.

Bizi kırmazsın değil mi?

 

 

 

Selam Ben Emirhan
Yolunun daha henüz çok çok başında olduğunun farkında olan az insan var hayatta, henüz bir başarı elde edemeden kendini alim sanan çakma filozoflar var, insan, nankör ve kibirli olmasıyla tanınır, ben ise halktan biri, ülkedeki milyonlarca gençten yalnızca bir tanesiyim, Selam, ben Emirhan.
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Aşk ve sevginin neresinde tanımlayabilir insan bu duyguyu?

Aşk ve sevginin neresinde tanımlayabilir insan bu duyguyu?

Sonraki
GELECEKLE RANDEVUM VAR: İŞTE BEN

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.