Bahsetme.
Sınırlarından bahsetme, çizgilerinden, korkularından, sevgilerinden, yaralarından. Hayatından bahsetme. Bir yabancı bul kendine, aynı çatı katında, belki bir kafenin arka çıkış kapasında ya da boş bir arazide aynı gökyüzüne bakar farkı şeyler görürken, işte o yabancıya bahset. Ama tanıdık bir şeyler sakın, sakın bulma. Yabancı ol yabancıya. Tanıdık geldiğinde uzak dur. Koş. Bahsetme. İllaki bahsedeceksen birine, dili olmayan şeylere bahset, renklerle konuş, hayvanlara anlat, bulutlarla ağla, rüzgara sarıl. Ama sakın bahsetme.
Bahsetme diyorum işte, sen sakın bahsetme. Yapamıyorum diyorsan eğer arkadaş edin kendini. Bir şey söyleyeyim mi benim, en yakın arkadaşım. Aslına bakarsan o bana bahsetti. Ben henüz korkuyorum. Sende kork! İşte böyle benim gibi kendinden bile kork. Bütün güzelliklerden kork. Bir yerde bir uçurtma, bir rengi bile pembe olan pamuk şeker görürsen çocukluk adı altında, uzaklaş hemen oradan. Çünkü bir de gökyüzünde usulca uçan balonlar varsa, kötü yüzlü adamlar da vardır. Uzak dur. Derisine renk katılmış her şeyden uzak dur. Dövmeli adamlar, kırmızı rujunu taşırmamış kadınlardan, yüzüne kedi çizilmiş çocuklardan.
Bir yerde bir mutluluk görürsen tam tersi yönüne koşmaya başla, bir saniye bile düşünme. Mutluluk bahsi geçtirir. Mutlu olursan konuşursun. Sus. Umut görürsen, bu sana söylenen en büyük yalandır, inanma. Ve sakın bahsetme. Umut bahsettirir. Bir yerlerde gözün kırmızı kalplere denk gelirse, değmeye kalkma sakın. Teğet bile geçme. Uzak dur. Aşık olmak en bahsi geçen bahsetme yöntemidir. Bahsetme.
Neden diyorsun dimi?
hala anlamadın.
dehşet içerisinde bile olabilirsin.
OL.
ama bahsetme.
çünkü demeyeceğim.
belki bir gün anlarsın, belki de anlamaz.
Ama bahsetmemesi gerektiğini her gün ezber yapan birinden sana dünyanın en güzel iletisidir bu.
Bahseden herkes öldü.
sevdiğim herkes bahsetti.
bir tek ben varım. bir de sen. sen sakın bahsetme olur mu?
Bahsetme.
‘’Akıllı bir insanın en iyi dostu, kendisidir’’
Emily Jane Bronte